“Yakışır mı hiç delikanlılığa!”

“Yakışır mı hiç delikanlılığa!”

En büyük nimet, son Peygamberi tanımaktır

“Kusura bakmazsan, hani geçen gün biraz destek almıştın da, geri dönüş yapabilecek misin?”   Mesleği müteahhitlik olduğundan hâli vakti yerindeydi… Benim de samimi görüştüğüm bir arkadaştı. Bunlar iki ortaktı. Birbirlerine karşı da son derece saygılı, birbirine güvenen arkadaşlardı. Bunlardan benim tanıdığım arkadaşa, bir arkadaşı gelip borç istiyor. İhtiyaç olmuş, şunun şurasında bir iş görülecek… Soruyor samimi olarak: -Ne kadar lazım kardeşim? -150 bin lira kadar… Çok sürmez, bir iki haftaya geri dönerim sana… Eh bu para müteahhit için ha deyince kasasında bulunacak bir miktar. “İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü” düşüncesiyle ikiletmiyor arkadaşını. Açıyor kasayı, istediği miktarı deste deste sayıyor… Hani derler ki eskiler “Dünya ölümlü gün akşamlı.” Yani alışverişinizi, ne olursa olsun bir kayıt altına alın… Bu kadar miktar para aldığını belirten bir akit, ya da bir senet ne bileyim bir belge doldurmak hem örfümüzün hem inancımızın gereği değil mi? Ama müteahhit arkadaş, tamamen iyi niyetle, karşıya güvensizlik algısı oluşturmamak için parayı veriyor fakat en ufak bir şey söylemiyor… Eh aradan bir hafta iki hafta üç hafta geçiyor… Arkadaş arıyor borç verdiği insanı: “Kusura bakmazsan, hani geçen gün biraz destek almıştın da…” “Bir aksilik oldu da” diyor beriki, bir haftaya kadar halledeceğim…” O bir hafta yine oluyor bir ay, aylar oluyor bir yıl… Derken borç veren arkadaş bir kere daha arıyor… Yine kibarca… Yine “kusura bakmazsan, bir hatırlatayım, dedim” diyerek… Bunun üzerine borç alan arkadaşı telefonda cevap veriyor: “Kardeşim, yarın ofisime gel ödemeyi yapayım…” Borç alırken ayağa gelen adam, borcunu ödemeye borçlu olduğu adamı ayağına çağırıyor. Bizim arkadaş da ne yapsın, parasını almak için söylenilen adrese gidiyor… İçeri girdiğinde karşısında arkadaşıyla birlikte yedi sekiz kişiyi görünce şoke oluyor. Diyorlar ki: “Sen ne biçim adamsın be!”, “Adam mısın be!”, “Borç para vermişsin de bilmem ne de… Adam sıkıştırılır mı hiç!”, “Yakışır mı bu delikanlılığa ha?!.” Bu tür atarlı konuşmaların ardından birisi, bir yumruk sallıyor. Ardından biri daha… Arkadaşı güya “durun yapmayın” filan diyor ama bunu orada evire çevire bir güzel benzetip kapıya atıyorlar… Alacağını alamadığı gibi bir de dayak yiyip geliyor. Allah’ım ne günlere kaldık anlamak mümkün değil!..         Salim Karadağ-İstanbul