“Sen, Resûlullahın dert ortağı idin…”

“Sen, Resûlullahın dert ortağı idin…”

Delirecek gibi oldum!..

“Yâ Ebâ Bekr! Sen, Resûlullahın sevgilisi, arkadaşı, dert ortağı, sırdaşı ve müşaviri idin. Önce İslama gelen sensin. Senin îmânın, hepimizin îmânından daha saf oldu.”   Abdüsselâm Lekânî hazretleri Mâlikî fıkıh âlimlerindendir.  971 (m. 1564)’de Mısır’da Lekâne köyünde doğdu. 1078 (m. 1668)’de orada vefât etti. Buyurdu ki: Dört büyük halife birbirini çok severlerdi. Buna şu hadise şahiddir: Üseyd bin Safvân anlattı: Hazreti Ebû Bekr (radıyallahü anh), hicretin onüçüncü yılında vefât edince, Medine’de herkes ağladı. Hazreti Ali (radıyallahü anh) işitince, ağlayarak geldi ve; “Hilâfet bugün tamam oldu” buyurdu. Kapı önünde durup “Yâ Ebâ Bekr! Sen, Resûlullahın sevgilisi, arkadaşı, dert ortağı, sırdaşı ve müşaviri idin. Önce İslama gelen sensin. Senin îmânın, hepimizin îmânından daha saf oldu. Senin yakînin daha kuvvetli, Allahtan korkun daha büyük oldu. Herkesten zengin, herkesten daha cömert sen idin. Resûlullaha en şefkatli, en yardımcı sen idin. Resûlullah ile sohbetin, hepimizin sohbetinden daha iyi idi. Hayır sahiplerinin birincisi sensin. Senin iyiliklerin, hepimizinkinden çoktur. Her iyilikte ileridesin. Resûlullahın huzûrunda, senin derecen en yüksek oldu. O’na en yakın, sen oldun, ikramda, ihsânda, güzel huylarda, boyda, yaşta, O’na en çok benzeyen sen oldun. Allahü teâlâ, sana çok mükâfat versin ki, Resûlullaha herkes yalancı derken, sen, ‘doğru söylüyorsun, inandım’ dedin. Sen, O’nun kulağı ve gözü gibi idin. Allahü teâlâ, seni Kur’ân-ı kerîmde ‘Sıdk’ ismi ile şereflendirdi. Resûlullaha, en sıkıntılı zamanlarında yardımcı oldun. Sulhda O’nun huzûrunda, harplerde O’nun yanında idin. O’nun ümmetinin halîfesi, O’nun dîninin koruyucusu idin. Câhiller dinden çıkarken, sen İslâm dînine kuvvet verdin. Herkes şaşırdığı zaman, sen kükremiş arslan gibi ortaya çıktın. Herkes dağılırken, sen Muhammed Mustafâ’nın (sallallahü aleyhi ve sellem) yolunu tuttun… Eshâbın az konuşanı ve en beliği, en edîbi sen idin. Her sözün, her buluşun doğru, her işin temizdi. Gönlün herkesten kuvvetli, yakînin hepimizden sağlam idi. Her işin sonunu, önceden görür, geri kalmışları İslâma sokarak aydınlatırdın. Mü’minlere şefkatli ve affedici baba idin. İslâmın ağır yükünü sen taşıdın. İslâmın hakkını herkes elden kaçırırken, sen yerine getirdin. Sen rüzgârların oynatamayacağı bir dağ gibi idin. İşin doğruluk ve ilim idi. Sözün, mertçe doğruyu bildirmek idi.