“Sen, nefsinin ayıbını gör!..”

“Sen, nefsinin ayıbını gör!..”


Kendi nefisini iyi gören kimse, insanlardan gelen kötülüklere müptela olur. Kendi nefsinin ayıbını gören kimse, insanların kötülüklerini görmez.   Mahfûz Nişâbûrî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Ebû Hafs Nişâbûrî’nin talebelerinden olup, 304 (m. 915, 916) yılında Horasan-Nişâbûr’da vefât etti. Mahfûz bin Mahmûd hazretleri buyurdular ki: “Kim bir Müslüman kardeşi için bir kötülük düşünürse, asıl kötülüğe kendisi düşer.” “İnsanların hayır yönünden en üstünü, gönlü Müslümalara en çok yönelendir.” “Halkı terazinde tartma, kendi nefsini mü’minlerin terazisinde tart. Böylece onların üstünlüğünü, kendi iflâsını anlarsın.” “Kendi nefisini iyi gören kimse, insanlardan gelen kötülüklere müptela olur. Kendi nefsinin ayıbını gören kimse, insanların kötülüklerini görmez.” “Amelin ihlâsla, ihlâsın ise Allahü teâlâdan başka her türlü güç ve kuvvetten uzaklaşman ile doğru olur.” “Alın yazısını okumak istiyen, yaptığı amellerin doğru olup olmadığına baksın.” Allahü teâlânın sevgisiyle dolup taşan bir kimseye, O’na kavuşmaktan başka lezzet ve şifâ verecek bir şey yoktur. Allahü teâlânın ni’metleri kişi üzerine arttıkça, kişinin Allahü teâlâya olan sevgisinin artması gerekir. Haberde şöyle geldi: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyuruyor ki: “Allahü teâlâ size nimetlerini artırdığı zaman O’nu seviniz.” Allahü teâlânın nimetlerine kavuşan kimsenin, Allahü teâlâyı sevmesi, O’nun ni’metlerine bir şükür borcu olarak O’nun beğendiği şeylere koşup, yasak ettiklerinden sakınması lâzımdır. Çünkü iyilik, hür insanları bile köle yapar. Nice hür kimseler vardır ki, yapılan iyilikler, onları köle etmiştir. Allahü teâlâ, insana ni’metler vermek sûretiyle sevgisini izhâr ediyor. Hâlbuki, Allahü teâlânın böyle yapmaya ihtiyâcı yoktur. İnsan ise, Allahü teâlânın yasak ettiği günahları işlemek sûretiyle, Allahü teâlâyı sevmediğini ortaya koyuyor. Hâlbuki insan, Allahü teâlâya ne kadar da muhtaçtır…  Allahü teâlâyı seven kimse, O’nu anmayı çoğaltır. O’nun kudreti ve büyüklüğü üzerinde tefekküre devam ederse, Allahü teâlâya olan sevgisini kalp gözüyle görür. Allahü teâlânın sevgisi ile dolu olan kimse, kanaatkâr olur. Kendisine ulaşan az şeye kanâat eder, onunla sevinir. Çok olduğu zaman sevindiği gibi, az olana da sevinir. Böyle bir kimse, sevgiliden gelen nimete hürmet eder.