“Maalesef hastayı kaybettik!”

“Maalesef hastayı kaybettik!”

Müminin bayramı günah işlemediği gündür

“O an ne yapacağımı bilemedim. Dondum kaldım. Olduğum yere çöküp oturdum…”   “Artık kendisini, 50 m2’ye ev kondurdukları arsanın avlusuna yaptıkları bir odada, çocuklara Kur’an-ı kerim öğretmeye adamıştı. Ayrıca kasaba halkının mevlidi şerif ve Kur’an-ı kerim okuma gibi taleplerini hiç bedel beklemeden yerine getirirdi. Bu arada annesi Hacer Hanım çileyle geçen bir hayatın yorgunluğuna dayanamadı. 1966 ramazanında 54 yaşında vefat etti. O vefat edince Pomak Mehmet Usta da alıp başını Bursa’ya gitti. Kıymet Hanım artık evinin hem kadını hem de erkeğiydi. Oğlu İbrahim 1972’de Bursa Erkek Lisesi’ni parasız yatılı kazandığı zaman diğer oğlu ile bir ara kocasının yanına Almanya’ya gitti. Oradaki hayata ayak uyduramadı. Beş sene sonra döndü. Bu arada Almanya’da işsizlik artmış, kocası Pomak İsmail Usta da para gönderemez olmuştu. Almanya’da doğan üçüncü oğlu Yusuf ile Mustafakemalpaşa’da yalnız yaşamaktan usanıp, 90’lı yılların başında oğlu Erol’un yanına İstanbul’a taşındı. 1994’te Almanya’dan kara bir haber geldi. Kocası Pomak İsmail Usta yalnız yaşadığı evde kalp krizi geçirmiş vefat etmişti. Cenazesi uçakla getirtilip, kasabaya defnedildi. Kıymet Hanım artık gerçekten dul kalmıştı. Merter’de bahçe katı, mütevazı evde kalıyordu. Kendini seven sayan bir çevresi de oluşmuştu. Mayıs 2005’te ilk, 2006 Haziranında ikinci kalp krizi ile sarsıldı. Kalbi besleyen ana damara stent takıldı. Bir ay sonra ambulans yine kapıdaydı. Bir stent de diğer damara takılmıştı. 11.08.2006 Cuma kontrolden eve getirdiğimizde arabadan inerken ‘Cenabı Hak razı olsun. Bak sana da evlatların nasıl hizmet edecek’ demişti. Pazar günü son görüşüm olduğunu bilmediğim ziyaretimde ise çok canlıydı. Bana ne ikram edeceğini şaşırıyordu. Şen şakrak eskilerden anlatıp sohbet ettik. Salı sabahı 08.30’da çalan telefon hiç de hayra alamet değildi. Kardeşim annemin kendini iyi hissetmediğini söylüyor ambulans çağırdığını haber veriyordu. Ben de ardından hastaneye yetiştiğimde acı haberi aldık. ‘Maalesef hastayı kaybettik!’ diyorlardı. O an ne yapacağımı bilemedim. Dondum kaldım. Olduğum yere çöküp oturdum. Ancak dakikalar sonra gözlerimden yaşlar boşanabildi. Annem Hacı Hafız Kıymet Hanım’ın, ninesi şehit eşi Fevziye, annesi şehit kızı Hacer Hanım’ınkine benzeyen 65 yıllık çileli ömrü burada noktalanmıştı. Cenab-ı Hak mekânlarını Cennet eylesin…” Bu hatıra Çanakkale anısınadır. Bütün şehitlerimizin ruhu şad olsun.        İbrahim Pazan-İstanbul