Mânây-ı Zâhirî

Bir lafzın görülen, anlaşılan, meşhûr mânâsı. Âl-i İmrân sûresinin başında bildirildiği üzere, Kur’ân-ı kerîmin âyetleri iki türlüdür. Biri muhkemât olup, mânâsı açık, meydanda olan âyetlerdir. İkincisi, müteşâbihat denilen, mânâsı kapalı olan âyetlerdir. Bunlara mânây-ı zâhirîsini vermeyip, meş hûr olmayan mânâ verilir. Bunların mânây-ı zâhirîsini vermek, akla ve şerîate (dîne) uygun…

devam oku

Molla Ayas

Osmanlı âlim ve velîlerinden. Fâtih Sultan Mehmed Hânın ilk hocalarındandır. Nerede, ne zaman doğduğu ve vefât târihi bilinmemektedir. Hocaları ve talebeleri ile olan münâsebetlerinden, On beşinci asrın ikinci yarısında vefât ettiği anlaşılmaktadır. Bursa’da vefât edip, Zeynîler kabristanına defnedildiği tahmin edilmektedir. Küçük yaşta keskin zekâsı ile ilim meclislerine giren MollaAyas, Ayasolug…

devam oku

Baş Dönmesi

Kişinin, yerinde dururken başının hareket ettiğini veya eşyaların etrafında döndüğünü hissetmesi. Bu durum kişide rahatsız edici bir sersemlik duygusu ortaya çıkarır. Başı dönen kişi bütün vücudunun ekseni etrafında döndüğünü hisseder. Eşyaların kendi etrafında döndüğü ve kendisinin bir eksen gibi ortada olduğunu hissetmeye “Hakiki baş dönmesi” adı verilir. Bu hal olmaz…

devam oku

Mânây-ı Zımnî

Bir lafzın konulduğu mânânın tamâmının içerisindeki cüz’î, husûsî mânâlardan herbiri. İnsan lafzının tam mânâsı, karşılığı hayvân-ı nâtık (konuşan, düşünen canlı)dır. Bu mânâyı meydana getiren nâtık (düşünen) ve hayvân (canlı) mânâlarından her biri, insan lafzının mânây-ı zımnîsidir. (Molla Fenârî, Teftezânî) Kur’ân-ı kerîmin mânâsını anlayabilmek için, ilm-i lugat, ilm-i metn-i lugat, ilm-i…

devam oku

Bayılma

Kısa süreli, geriye dönebilen, kaslarda güçsüzlük ve ayakta duramama ile kendini gösteren şuur kaybı. Bayılma halinden önce kişi bir sersemlik, baş dönmesi ve denge bozukluğu hisseder, görmesi bulanır ve kulaklarında çınlamalar olur. Bayılmanın süresi ve derinliği, sebebine ve şahsa göre değişir. Bazı kişiler çevrelerindeki konuşma ve hareketleri hayal-meyal hatırlarken, bazıları…

devam oku

Molla Gürânî

Osmanlı âlimlerinden ve büyük velî. Dördüncü Osmanlı şeyhulislâmı. İsmi, Ahmed bin İsmâil bin Osman Gürânî, lakabı Şerefüddîn, Şihâbüddîn ve Molla Gürânî’dir. Daha çok Molla Gürânî lakabıyla tanınıp, meşhûr oldu. 1410 (H.813) senesinde, Sûriye’nin Gürân kasabasına bağlı bir köyde doğdu. Doğduğu yere nisbetle "Gürânî" denilmiştir. Molla Gürânî, küçük yaşta Kur’ân-ı kerîmi…

devam oku

Molla Hüsrev

Hanefî mezhebi fıkıh âlimi, üçüncü Osmanlı şeyhulislâmı ve velî. İsmi, Muhammed bin Feramuz (Feramerz)’dir. Sivas ile Tokat arasındaki Kargın köyünde doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir. Babası, bir Fransız subayı iken müslüman olmuştur. Kızını Osmanlı emîrlerinden Hüsrev adında bir zâta verdi. Babasının genç yaşta ölmesi üzerine, eniştesi Hüsrev Beyin yanında kaldı ve…

devam oku

Burun

  Kıkırdak, yumuşak doku ve kemiklerden meydana gelmiş koklama ve nefes alma organı. Yüzün ön kısmında iki gözün arasında başlayıp, piramit şeklinde uzanır ve ağzın üzerinde iki burun deliği ile son bulur. Burun delikleri, birbirinden sapan kemiği ile ayrılır. Burnun dış kısmı deri kasları ve deri ile örtülüdür. Burun; nefes…

devam oku

Muhammed Bin Abdullah El-Mürşidî

Evliyânın büyüklerinden, fıkıh ve kırâat âlimi. İsmi, Muhammed bin Abdullah bin Ebü’l-Mecd İbrâhim el-Mürşidî olup, künyesi Ebû Abdullah’dır. 1337 (H.738) senesi Ramazân-ı şerîf ayında Münye’de vefât etti. Cenâze namazı çok kalabalık oldu. Muhammed el-Mürşidî, fıkıh ilmini Ziyâ bin Abdürrahîm’den, kırâat ilmini et-Takî es-Sâig’den öğrendi. Şâfiî mezhebinde olan Muhammed el-Mürşidî, zühd…

devam oku

Mahkeme-i Kübrâ

En büyük mahkeme, âhirette bütün insanların amel defterlerinin tartıldığı ve dünyâda yaptıklarının hesâbını verecekleri yer. Allahü teâlânın bilmediği hiçbir şey yoktur. Açık ve gizli O’nun yanında birdir. O; "Ol!" dedi, yokluktan varlık meydana geldi. O, henüz olmamış olanları, açığa vurulmamış sırları bilir. Yeri ve gökleri kudretiyle (gücüyle, kuvvetiyle) tutan, kıyâmet…

devam oku