Melâhime

Geçmiş ve gelecek devirlere âit haberler, târihî bilgiler ve bunları anlatan kitablar. Harb târihi. Melâhime kitabları dînin temeline âit kitablardan değildir. Böyle kitablarda mübâlağa bulunur. İslâm dîninin sağlamlığı melâhime kitablarının doğruluğuna bağlı değildir. Bu kitablar târih gibidir. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

devam oku

Melâike

Allahü teâlânın nûrdan yarattığı latîf, mâsum ve günah işlemeyen kulları. Melekler. (Bkz. Melek)

devam oku

Remlî Şâfiî

Fıkıh âlimi ve evliyânın büyüklerinden. İsmi, Ahmed bin Hüseyin, künyesi Ebü’l-Abbâs, lakabı Şihâbüddîn’dir. İbn-i Rıslân diye de bilinmektedir. 1371 (H. 773) senesinde Filistin’in Remle köyünde doğdu. 1440 (H.844) senesi Şâbân ayının on dördünde, Kudüs’te vefât etti. Ebû Abdullah el-Kuraşî’nin yanına defnedildi. Şihâbüddîn Remlî, on yaşında iken Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. El-Kalkaşendî…

devam oku

Rûşen Efendi (Büyük Rûşen)

İstanbul Üsküdar’daki Azîz Mahmûd Hüdâî dergahı şeyhlerinden. 1719’da Mudanya’da doğdu. Dedesi Mustafa Efendi, Atpazarî Osman Efendinin; babası Abdurrahmân Efendi de İsmâil Hakkı Bursevî hazretlerinin halîfelerindendi. Rûşen Efendi doğduğu zaman İsmâil Hakkı Bursevî hazretleri Mudanya’da bulunuyordu. Abdurrahmad Efendi, oğlunu hocasının kucağına vererek duâ etmesini talep etmişti. İsmâil Hakkı Bursevî hazretleri çocuğun…

devam oku

Melâmî

Allahü teâlânın rızâsını kazanmak için çalışan, bu yolda farzları yapıp, haramlardan sakınan, şöhretten kaçındıkları için nâfile ve sünnetleri gizli yapan kimse. Nefislerini kınadıkları için melâmî adı ile anılmışlardır. Melâmîler sıdk (doğruluk) ve ihlâsı (yaptıklarını yalnız Allahü teâlânın rızâsı için yapma hâlini) kazanmağa çalışır. İbâdetlerini, yaptığı iyilikleri gizler, sünnetleri ve nâfile…

devam oku

Enjeksiyon

  Bir kanala, derin bir yaraya, tabiî bir boşluğa (burun boşlukları, kulaklar, dölyatağı, vs.) herhangi bir dokuya mikropları yok etmek ve asepsi sağlamak gâyesiyle, basınçla, ilaçlı veya mikrop öldürücü bir sıvı vermek. Enjeksiyonlar deri altı, deri içi, kas içi veya damar içine, ya tedâvi maksadıyla (anestezi, serum tedâvisi, aşılama gibi)veya…

devam oku

Rükneddîn Ebü’l-Feth

Hindistan’ın büyük velîlerinden. Dedesi Şeyhülislâm Behâüddîn Zekeriyyâ ve babası Şeyh Sadreddîn’den ilim ve feyz aldı. Yüksek dedesinin bütün mânevî mîrâslarına sâhib oldu. Kutbüddîn Bahtiyâr Kâkî ve Ferîdüddîn Şeker Genc gibi Çeştiyye büyükleriyle görüştü. Şihâbüddîn Sühreverdî hazretlerinin yolunda dîn-i İslâma hizmet ile meşgûl oldu. Doğum yeri olan Mültan’da binlerce talebe yetiştirdi.…

devam oku

Mele-i A’lâ

En yüksek topluluk, meleklerden veya onların büyüklerinden meydana gelen cemâat, topluluk. Melekler âlemi. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Biz size yakın olan göğü yıldızların ziyâsı ile süsledik. Onu itâattan çıkan her şeytandan koruduk. Ki onlar mele-i a’lâ-yı dinleyemezler. (Sâffat sûresi: 6-9) Allahü teâlânın râzı olduğu, beğendiği kimseler, sâlihler, dünyâda iken…

devam oku

Medh

Övme, iyi taraflarını anlatma; bir kimse hakkında iyi şeyler söyleme. Medh olunmağı sevmek, insanı kör ve sağır eder. Kabâhatlerini, kusurlarını görmez olur. Doğru sözleri, kendisine yapılan nasîhatları işitmez olur. (Hadîs-i şerîf-Berîka) Şâyet biriniz diğerini mutlaka medh edecek olursa; "Öyle sanırım ki, o şöyle iyidir, böyle iyidir…" desin ve bu sözü…

devam oku