Meşreb

Yaratılış, tabiat, huy. İnsanların akılları değişik, anlama kâbiliyetleri farklı olduğundan, herkes yaratıcıyı aradığında O’nu kendi tabîatına, meşrebine, ilim ve idrâkine (anlayışına) uygun bir tarzda tasavvur etmiştir. Çünkü insan, aklının aczi ve noksanlığı sebebi ile an lamadığını, bilmediğini bildikleri gibi sanmıştır. Hakîkati bulduk dedikleri çoğu zaman, mecûsîlik, putperestlik gibi şerrin, bâtıl…

devam oku

Meşrû

Şerîate (İslâmiyet’e) uygun şey. Tevekkül, sebeblere yapışmayıp, tembel oturmak değildir. Çünkü böyle olmak Allahü teâlâya karşı edepsizlik olur. Müslümanın meşrû bir sebebe yapışması lâzımdır. Sebebe yapışıp çalışmaya başladıktan sonra tevekkül edilir. (Muhammed Bâkî-Billah) Ana-babanın meşrû emirlerine âsî olanlar mel’ûndur. (Süleymân bin Cezâ) Bedendeki bütün âzâlar birer emânettir. Bu nîmetleri meşrû…

devam oku

Meşveret

Aklı, fikri kuvvetli, ileriyi gören kimse ile bir konu üzerinde fikir alış-verişinde bulunma; danışma. (Bkz. Müşâvere) Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: Onlar ki, Rableri için dâvete icâbet etmekte namazı dosdoğru kılmaktadırlar. Ve işlerinde meşveret eder, kendilerine verdiğimiz rızıktan (hak yolunda) sarfederler. (Şûrâ sûresi: 38) Eğer ben bir kimseyi…

devam oku

Metâ

Faydalanılan şey. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Dünyâ hayâtı ancak insanları aldatıcı metâ’dır. (Âl-i İmrân sûresi: 185) Kadın erkek, hiçbir çekinme ve kaçınma olmaksızın berâber oturmak, konuşmak ve görüşmek sûretiyle kadınlara hürmet ediyoruz ve haklarını yerine getiriyoruz diyenler; hakîkatte kadınları tahkîr etmekte, aşağılamakta ve ticâret metâı olarak kullanmakta dırlar. (Harputlu…

devam oku

Metafizik

Fizik ve akıl ötesi. Beş duyu organıyla ve tecrübeyle anlaşılamayan şeyler. Fizik ötesini araştıran ilim, ilâhiyyât. Metafizik bilgilerden çürük bozuk olanları dîne uymaz. Bu ilimler öğrenilince, din bilgilerinin aklî ilimlere uyan ve aklî bilgilerle çözülmeyen yerleri ve sebebleri meydana çıkar. Akla uygun sanılmayan, aklın erişemediği mes’elelerin inkâr edilemeyeceği anlaşılır. (Seyyid…

devam oku

Metânet

Sağlamlık, dayanıklı olma. Türklerde önce, itâat (söz dinlenme, emre uyma) duygusunu kırmak ve mânevî râbıtalarını (bağlarını) parçalamak, dînî metânetlerini zayıflatmak îcâb eder. Bunun da en kısa yolu, an’anât-ı milliyye (millî geleneklerine) ve mâneviyyelerine (mânevî değer lerine) uymayan hâricî (dış) fikirler (düşünceler) ve hareketlere alıştırmaktır. (Patrik Gregoryus) Kadınların hayâsı, erkeklerden daha…

devam oku

Metbû

Kendisine tâbî olunan, uyulan. Peygamber efendimize uymanın en yüksek derecesi; insan vücûdunun her zerresinin tâbi olmasıdır. Tâbi, metbû’a o kadar benzer ki, tâbi olmaklık aradan kalkar. Bunlar da, sanki Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem gibi, aynı kaynaktan her şeyi alır. (İmâm-ı Rabbânî) İlim amelden (işten) şu husûslarda efdâldir (üstündür). Zîrâ…

devam oku

Metîn (El-Metîn)

1.Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kudretli, kâmil (kusursuz, noksansız) olan, hiçbir sûrette za’fiyet, âcizlik, güçsüzlük meydana gelmeyen. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Mahlûkâtına (yarattıklarına) rızık verici yalnız Allahü teâlâdır. (O), kuvvet sâhibidir, metîndir. (Zâriyât sûresi: 58) 2. Hadîs-i şerîfi rivâyet eden (nakleden) râvîlerin (zâtların) sıra ile isimleri demek olan…

devam oku

Metrûkât

1. Özürsüz, tembellikle kılınmayan, terk edilen namazlar. Farz namazları özür ile kaçırmak günah olmaz ise de, hemen kazâ edilmesi lâzımdır. Özür ile kaçırılan namaza fâite denir. Özürsüz, bir namazın vaktini geçirmek büyük günâh olup, kazâ etmekle ortadan kalkmaz; ayrıca tövbe de etmelidir. Fıkıh kitapları nda, müslümana hüsnü zân (iyi zan)…

devam oku