Mişnâ

Yahûdîlerin Tevrât’tan sonra mukaddes kabûl ettikleri Talmûd kitâbının iki kısmından biri. Mişnâ, İbrânice "tekrar" demektir. Sözlü emirlerin kânun hâline getirilmiş ilk hâlidir. Yahûdî îtikâdına göre, Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma, Tûr dağında Tevrat kitabını (Yazılı emirleri) verdiği gibi, bâzı ilimleri yâni (sözlü emirleri) de söyledi . Mûsâ aleyhisselâm bu ilimleri Hârûn,…

devam oku

Müşrik

Allahü teâlâya şirk (ortak) koşan. Allahü teâlâyı mâbûd bildiği hâlde put veya benzeri şeyleri de ilâh, tanrı edinen. (Bkz. Şirk) Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Mekke kâfirleri, Muhammed ölecek, O’ndan kurtulacağız diyorlardı. Allahü teâlâ da evet sen öleceksin. Fakat, o müşrikler de, elbette ölecekler. Kendileri elbet ölecek olan…

devam oku

Hemofili

Kanın pıhtılaşmasında rol oynayan elemanlardan bâzılarının doğuştan eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan kan hastalığı. Hemofili, bir yaralanmadan sonra kanın pıhtılaşmaması veya pek yavaş olarak pıhtılaşmasıdır. Hastalığa sebeb olan gen, resesif olup eşey kromozomu ile taşınır. Hastalık daha çok erkeklerde görülür. Kadınlar genelde taşıyıcıdır. Bir kadının hemofili olabilmesi için, hem anasından…

devam oku

Müşebbihe

Allahü teâlâyı cisim ve varlıklara benzeten, Kur’ân-ı kerîmdeki müteşâbih (mânâsı kapalı) âyetleri görünen lugat mânâsına göre açıklayıp, Allahü teâlânın el ve yüz gibi organlarının olduğunu iddiâ eden bozuk fırka. Müşebbihe bozuk yolunu ilk defâ ortaya çıkaran aslen bir yahûdî olan Abdullah bin Sebe’dir.Hicrî birinci asrın başlarında yaşayan Hişâm bin Sâlim…

devam oku

Hemşirelik

Hasta, muhtaç, yaralı kimselerin her türlü rahatlarını sağlamak üzere yapılan yardım işi. Bu işi yapan kimselere de hemşire denir. Hemşire sâdece hastaların yapamadıkları işlerde onlara yardım etmekle kalmaz, aynı zamanda hekim kontrolü altında hastanın tedâvi ihtiyaçları ile de ilgilenir. Hemşireliğin geçmişi çok eski târihlere dayanır. Peygamber efendimiz zamanında, Uhud Savaşında…

devam oku

Mi’yâr

1-Ölçü âleti. Akıl; his kuvveti ile anlaşılabilen veya hissedilenlere benzeyen ve onlara bağlılıkları bulunan şeyleri birbirleri ile ölçerek, iyilerini kötülerinden ayırmaya yarayan bir mi’yârdır. O hâlde, peygamberlerin bildirdikleri şeylere, akla danışmaksızın i nanmaktan başka çâre yoktur. Peygamberlere tâbi olmak, aklın gösterdiği bir lüzûmdur ve aklın istediği, beğendiği bir yoldur. (İmâm-ı…

devam oku

Müşâhin

Müslümanların cemâatini terk eden, bid’at sâhibi, mezhebsiz kimse. Allahü teâlâ, Şa’bân’ın (Şa’bân ayının) on beşinci gecesi (Berât gecesi) bütün kullarına merhamet eder. Yalnız müşrik (Allahü teâlâya ortak koşanı) ve müşâhini affetmez. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)  

devam oku

Hijyen

  Hayâtın sağlıklı olarak devâmını temin için şahıs ve toplumun sağlığının korunması ve geliştirilmesi ile ilgili bilgileri bir sentez hâlinde uygulayan tıp branşı. Tıp ilmi iki kısımdır: Biri hijyen, yâni sıhhati korumaktır. İkincisi ise terapötik olup hastaları iyi etmektir. Hijyen, yâni insanları korumak, sağlam kalmağı temin etmek tıbbın birinci vazîfesidir.…

devam oku

Müsteşrik

Doğu memleketlerini, din, dil ve târihleri başta olmak üzere her yönden araştırıp tesbite çalışan batılı ilim adamı. Garplı bilgin, oryantalist, şarkiyâtçı. Meşhûr İngiliz müsteşriki George Sale, Kur’ân-ı kerîmi İngilizce’ye tercüme ettiği eserinin önsözünde diyor ki: "Hicretten evvel, Medîne-i münevverede müslüman olmayan hiçbir ev kalmamıştı. Yâni Medîne’de her eve İslâmiyet girmişti.…

devam oku

Mizâc

Huy, tabîat, bir kimsenin yaratılıştan gelen özelliklerinin hepsi. (Bkz. Huy) Gadaba gelen (kızan, öfkelenen) insan, aklın kontrolünden çıkmış olduğundan; bu kimsede basîret (kalb gözü, derin ve ince anlayış), düşünce, irâde (kendine hâkim olma) ve fikir diye bir şey kalmaz. Nice insanlar var ki, yaratılış îtibâriyle çabuk kız arlar. Hattâ, yüzünden…

devam oku