Mu’cizât (Mûcizât)

Mûcizeler. Allahü teâlânın peygamberlerine, peygamberliklerini isbât etmeleri için ihsân etmiş olduğu hârikulâde yâni âdet dışı (olağan üstü) hâller. Mûcize kelimesinin çokluk şeklidir. (Bkz. Mûcize)

devam oku

Müsevvif

Hayırlı işleri sonraya bırakan, sonra yaparım diyen, iyi işleri geciktiren, bugünün işini yarına bırakan kimse. Uygunsuz işlerin hepsinden Allahü teâlâya tövbe etmeli, O’na yalvarmalıdır. Belki tövbe etmek için başka zaman ele geçmez. Hadîs-i şerîfte; "Müsevvifler helâk oldu" buyruldu. Boş zamânı kıymetlendirmelidir. Bu zamanlarda Allahü teâlânın beğendiği şey leri yapmalıdır. Tövbe…

devam oku

Müsebbib-i Hakîkî

Bütün sebepleri yaratan Allahü teâlâ. Her varlığın hâlıkı (yaratıcısı), hâkimi (hükm edicisi), müsebbîb-i hakîkîsi Allahü teâlâdır. Allahü teâlânın her şeyi sebepsiz vâsıtasız yaratmağa gücü yeter. Fakat âdeti onları bir sebeple yaratmaktır. Meselâ bir şeye ateş dokunmadıkça yakmağı yara tmaz. Yakan, yanma işini yapan ateş değildir. Oksijen de değildir. Isı da…

devam oku

Müsâreat

İbâdetleri ve hayırlı işleri yapmakta acele etmek. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Rabbinizden mağfiret istemeye ve Cennet’e girmeye müsâreat ediniz. (Âl-i İmrân sûresi: 133)  

devam oku

Mu’cize (Mûcize)

Peygamberlerden aleyhimüsselâm peygamberliklerine delil olarak Allahü teâlânın izniyle meydana gelen hârikulâde (olağanüstü) haller. Bir şeyin mûcize olabilmesi için şu şartlar lâzımdır: Allahü teâlâ o şeyi mûtâd (alışılmış) sebepler dışında yaratmış olmalıdır. Hârikulâde (olağanüstü) olmalıdır. Peygamber olan zâtın istediğine uygun olmalıdır. İsteyip de hâsıl olan mûcize kendisin i yalanlamamalıdır. Mûcize, peygamber…

devam oku

Müsâkât Şirketi

Bağda üzüm, bahçelerde meyve ve bostanlarda sebze yetiştirmek için, toprak sâhibi ile çalışacak kimse arasında yapılan şirket, ortaklık. Çalışan kimse hastalanınca veya taraflardan biri ölünce, müsâkât şirketi bozulur. (İbn-i Âbidîn)  

devam oku

Mudârebe Şirketi

Ortaklardan bir kısmının sermâye vermesi, bir kısmının da iş yapmayı üzerine alması üzerine anlaşma yapılarak kurulan şirket, ortaklık. Mudârebe şirketinde sermâyenin; altın, gümüş veya başka geçer para olması lâzımdır. Kâr önceden sözleşilen oranda paylaşılır. Sermâye, iş yapanlara emânettir.Telef olursa ödemezler. (İbn-i Âbidîn)

devam oku

Mürşîd-i Kâmil

Tasavvufta kemâle gelmiş, olgunlaşmış, evliyâlık mertebelerinin sonuna ulaşmış, kâbiliyeti olanları bu yolda yetiştiren rehber zât. Mürşîd-i kâmilin bakışları, kalb hastalarına (kalbi Allahü teâlâdan başka şeylere tutulmuş olanlara) şifâ verir. Onun teveccühü yâni kalbini bir kimseye çevirmesi; kötü, çirkin huyları insanların kalbinden siler, süpürür. (İmâm-ı Rabbânî) Mürşîd-i kâmillerin en üstünleri, dört…

devam oku

Kadavra

Ceset, diseksiyon (parşalara ayırmak, kesmek) için kullanılan cansız insan vücudu. Daha çok; hekimlik öğretimine kullanılmak için hazırlanmış ceset manasındadır. Bir kadavra diseksiyonunun gayesi., insan vücudunun anatomisini (yapısını) öğrenmek isteyenlere yeterli bilgiye sağlamaktır. Bu bilgiyi sağlamak için en uygun araç kadavradır. Yine de; cesete ölümün yaptığı değişiklikler ve cesedi korumak için…

devam oku

Mürselât Sûresi

Kur’ân-ı kerîmin yetmiş yedinci sûresi. Mürselât sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Elli âyet-i kerîmedir. Gönderilenler anlamına gelen Mürselât kelimesi ile başladığı için sûreye, Sûret-ül-Mürselât denilmiştir. Sûrede; kıyâmetin vukû bulacağı, âhiretin bir hüküm günü olduğu, inananlarla i nanmayanların o gündeki durumları anlatılmaktadır. (İbn-i Abbâs, Râzî,Taberî,Kurtubî) Allahü teâlâ Mürselât sûresinde meâlen buyuruyor…

devam oku