Cürm

Suç, günah, kabahat. (Bkz. Mücrim) İnsanlar arasında benden üstün olanlara hürmet eder, haklarına riâyet ederim. Benden aşağı olanların sözlerine aldırış etmez, onlardan sakınırım. Emsâllerimin kusurlarını bağışlar, olgunluk ve anlayış gösteririm. Çünkü yumuşaklık fazîlettir, üstünlük tür. Cürm sâhibi olanların ise cürmleri aleyhimde çoğalsa bile, onlara katlanmayı, aldırış etmemeyi kendime bir vazîfe…

devam oku

Çârmîh (Çihâr mîh)

Dört çivi. Birbiri üzerine dikey olarak konulmuş iki tahtadan meydana gelen, suçluları îdâm etmek için kullanılan haç şeklindeki darağacı. Bu cezâya çarptırılan kişi iki yana açılmış kollarından ve bağlanmış ayaklarından çivilenerek öldürülürdü. Engizisyon mahkemeleri denilen papaz cemiyetleri tarafından katledilen, çarmıha gerilen ve yakılanların sayısı, beş milyon iki yüz bindir. (Harputlu…

devam oku

Çile

Dervişlerin, nefislerini terbiye ederek tasavvuf yolunda ilerliyebilmek için kırk gün tenhâ bir yerde riyâzet (nefsin istemediği şeyler) ve ibâdetle meşgul olmaları. Hak teâlâ, hepimizi her an kendinin esiri olmak şerefine kavuştursun. Hakîkî kurtuluş O’na esîr olmak, tutulmaktır. Ondan başka bir şey düşünmemek, hâtıra bir şey getirmemek, büyüklerimizin yolunda, pek kolay…

devam oku

Çeştiyye

Evliyânın büyüklerinden Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin tasavvuftaki yolu. Çeştiyye yolunun büyüğü Muînüddîn-i Çeştî hazretleri buyurdu ki: Kurtuluş, sâlihlerin, büyüklerin sohbetindedir. Bir kimse her ne kadar kötü de olsa, büyüklerin sohbetinde bulunmak onu kurtarır ve yükseltir. Sâlihlerin sohbetine devâm eden kimse iyi bir kişi ise, kısa zamanda olgunlaşıp, yükselir. (Hediyye bin Abdürrahim…

devam oku

Çilehâne

Çile yapılan yer. (Bkz. Çile) Açlıkla ve insanlardan kaçarak çilehânede yalnız yaşamakla nefislerini temizleyenlerin, fakat Hak teâlâya yaklaşmayanların firâsetleri, cisimleri, maddeleri keşfetmek, mahlûkların gayblerini haber vermektir. Bunlar yalnız mahlûklardan haber verir. Çü nkü Hak teâlâ ile aralarında perde vardır. (İmâm-ı Rabbânî)

devam oku

Çıhâr Yâr-ı Güzîn

Peygamber efendimizin dört seçkin ve büyük halîfesi: Hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ömer, hazret-i Osman, hazret-i Ali. Allahü teâlâ, hiçbir peygamberine vermediği kerâmetleri (üstünlükleri) bana verdi. Kıyâmette en önce kabirden ben kalkarım. Allahü teâlâ, dört halîfeni (Çıhâr-yâr-ı güzîni) çağır buyurur. Onlar kimlerdir yâ Rabbi? derim. Ebû Bekr’dir buyurur. Yer yarılıp Ebû…

devam oku

Dâbbet-ül-Erd

Kıyâmetin büyük alâmetlerinden. Kıyâmetin kopmasına yakın çıkacak olan bir hayvan. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: İnsanlara vâd olunan öldükten sonra dirilmek ve azâb olunmak yaklaşınca, biz onlara yerden Dâbbe’yi (Dâbbet-ül-erd’i) çıkarırız. (Neml sûresi: 82) Dâbbet-ül-erd çıktığında gökleri bir duman kaplayıp bütün insanlara gelip canlarını yakacak, herkes bunun acısından…

devam oku

Dahve-i Kübrâ

Kaba kuşluk. Oruç müddetinin yarısı, öğleden bir saat evvelki vakit. Hanefî mezhebinde Ramazan orucu, nâfile oruç ve belli olan adak orucuna niyet etme zamânı, bir gün evvel güneşin batmasından başlayarak, ertesi gün dahve vaktine kadardır. (Muhammed Hâdimî)

devam oku

Dalâlet

Sapıklık, yoldan çıkma. Peygamber efendimizin ve Eshâbının bildirdiği doğru yoldan ayrılma, sapma. Allahü teâlâdan korkunuz! Sözümü iyi dinleyiniz ve itâat ediniz. Ben öldükten sonra gelecekler, çok ayrılıklar göreceklerdir. O zaman benim ve halîfelerimin yolumuza sarılınız. Dinde yeni ortaya çıkan şeylerden kaçınınız. Çünkü bu yeni şeylerin hepsi bid’attir. Bid’atlerin hepsi dalâlettir,…

devam oku