Emîr-ül-Mü’minîn

Müslümanların reîsi, devlet başkanı. (Bkz. Halîfe) Hazret-i Ömer zamânından sonraki halîfelere emîr-ül-mü’minîn denildi. (İbn-i Sa’d) Emîr-ül-mü’minîn Ömer radıyallahü anh bir sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra cemâate bakıp bir kimseyi göremeyince sordu. Eshâbı dediler ki: "Geceleri sabaha kadar ibâdet ediyor. Belki şimdi uyku bastırmıştır." Emîr-ül-mü’minîn buyurdu ki: "Keşk i bütün gece…

devam oku

Emn-ül-Azl

Peygamberlere mahsûs sıfatlardan biri. Peygamberlerin peygamberlikten azl edilmemesi, atılmaması. Peygamberlik sıfatı, peygamberlerin zâtlarından dünyâda ve âhirette ayrılmaz. Önce gelen peygamberlerin dinleri nesh olmakla, peygamberlikten azlleri lâzım gelmez. Zîrâ emn-ül-azl onların sıfatlarıdır. Bu, Allahü teâlânın onlara ihsânıdır. (Kemahlı Feyzullah Efendi)

devam oku

Emr

1. Buyruk; emredenin, emrolunandan bir işin yapılmasını istemesi veya bu sûretle yapılması istenen şey. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: O hâlde bana uyunuz. Emrime itâat ediniz. (Tâhâ sûresi: 90) İnsan her hareketinde, her işinde, Allahü teâlânın emrini ve yasağını gözetince, emr ve yasakların sâhibini unutmaktan kurtulur, devamlı zikretmiş, Allahü teâlâyı…

devam oku

Emr-i Ma’rûf

Dinde emredilen şeyleri öğretmek, yaptırmak. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: Ey mü’min kullarım! Emrettiğim işleri, ibâdetleri yapar ve emr-i ma’rûf ve nehy-i münker eder iseniz, (günahlardan, kötülüklerden alıkorsanız) başkalarının yoldan çıkması size zarar vermez. (Mâide sûresi: 108) Birbirinize müslümanlığı öğretiniz. Emr-i ma’rûfu bırakır iseniz, Allahü teâlâ en kötünüzü…

devam oku

Emr-i Teklîfî

Allahü teâlânın insanlara yapmaları veya sakınmaları için verdiği emirler. Buna Emr-i teşrîî de denir. Emr-i teklîfîlerin yapılması, insanın irâdesine, dilemesine bağlıdır. Allahü teâlâ insanı irâdesinde, dilemesinde serbest bırakmıştır. Fakat, insanın dilediği şeyi yaratan, yine Allahü teâlâdır. İnsan diledikten sonra, O da dilerse, yaratır. Dilerse yaratmaz. Her şeyi yaratan, maddelere çeşitli…

devam oku

Emr-i Tekvînî

Allahü teâlânın yaratmayı dilediği şeylere "kün" yâni "ol" demesi. Emr-i tekvînî ile, Allahü teâlânın dilediği şey hemen var olur. Hiç bir kimse, bu şeyin var olmasına mâni (engel) olamaz. Allahü teâlâ her şeyin yaratılması için, belli şeyleri sebeb yapmıştır. Belli maddeleri, belli maddelerin yaratılmalarına sebeb yaptığı gibi, insanın maddî ve…

devam oku

Emred

Bâliğ olmamış (ergenlik çağına gelmemiş), sakalı çıkmamış parlak genç. Emred’in imâm olması, âlim olsa bile mekrûhtur (dînen uygun değildir). Çünkü fitneye sebeb olur. Parlak olmayan köse (sakalsız) arkasında kılmak mekrûh değildir. (Alâüddîn Haskefî)

devam oku

Emvâl-i Bâtına

Gizlenmesi mümkün olan altın, gümüş ve ticâret eşyâsı cinsinden olan zekât malları. Emvâl-i bâtınanın miktârını sâhibine sormak câiz değildir. Bunların zekâtını mal sâhibi, yedi sınıftan dilediğine, kendi verir. Böyle verilmiş olan zekâtları, hükûmet ayrıca isteyemez. Bir şehirdeki zenginlerin hiç zekât vermedikleri anlaşılırsa, emv âl-i bâtınalarının zekâtını da hükûmet toplayabilir. (İbn-i…

devam oku

Emvâl-i Zâhire

Zekât hayvanları ve topraktan elde edilen mahsûl gibi gizlenmesi mümkün olmayan mallar. (Bkz. Zekât) Emvâl-i zâhirenin zekâtını fakîrlere dağıtmak, bunların sâhiblerine bırakılmamıştır. Bu işleri müslümanların devlet başkanı tarafından görevlendirilen ve âmil denilen zekat me’mûru yapar. (Muhammed Esâd)

devam oku

Ehl-i Kıble

Kâbeyi kıble edinenler, müslümanım diyenler. İş ve sözünde açıkça küfür görülmeyen dalâlet (sapık) fırkalarında olanlar. Cehennem’e girecekleri bildirilmiş olan yetmişiki bid’at fırkası, ehl-i kıble oldukları için bunların hiçbirine kâfir dememelidir. Fakat bunların, dinde inanılması zarûrî, lâzım olan şeylere inanmayanları ve Ahkâm-ı Şer’iyyeden her müslümanın işittiğ i, bildiği şeyleri te’vilini bilmeden…

devam oku