Ye’cûc ve Me’cûc

Kur’ân-ı kerîmde adı geçen ve kıyâmete yakın, yeryüzüne yayılacak olan zararlı ve bozguncu iki kötü kavim. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Nihâyet Ye’cûc ve Me’cûc’ün seddi açılıp da her tepeden saldırdıkları ve hak olan va’d (kıyâmet) yaklaştığı vakit, işte o zaman kâfir olanların gözleri hemen dikilecek: "Vah bizlere!…

devam oku

Yed-i Emîn

Kânûnen güvenilir kimse olarak seçilen şahıs.Mahkemece kendisine bir şey emânet olunan kimse; güvenilir, emin el.  

devam oku

Yemîn

Kuvvet. Bir haberi yâhut bir işi yapma veya yapmama husûsundaki azmi, iddiâyı (sözü); vallahi, tallahi şeklinde, Allahü teâlânın ism-i şerîfini anarak veya dînin izin verdiği sözlerle kuvvetlendirmek. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Yeminlerinizi koruyun. (Mâide sûresi: 89) Alış-verişte vallahi böyledir, vallahi öyle değildir diye yemîn edenlere ve san’at sâhiplerinden, yarın…

devam oku

Yevm-i Şek

Şüpheli gün. Havanın bulutlu olup, Ramazan ayı hilâlinin görülmemesi sebebiyle Şâbân ayının otuzuncu günü mü, yoksa Ramazân-ı şerîfin ilk günü mü olduğu bilinmeyen, Şâbân’ın yirmi dokuzundan sonra gelen gün. Yevm-i şekte Ramazân-ı şerîf orucuna veya vâcib bir oruca niyet edilerek oruç tutulması tahrîmen (harama yakın) mekrûhtur. (M. Mevkûfâtî) Yevm-i şek’te…

devam oku

Yolcu

Yola çıkan, konuk, seferî kimse. (Bkz. Müsâfir) Dünyâda sanki bir garîb gibi veya yola çıkacak bir yolcu gibi ol ve kendini kabir ehlinden bil. (Hadîs-i şerîf-Et-Tâc)  

devam oku

Yûnus Sûresi

Kur’ân-ı kerîmin onuncu sûresi. Yûnus sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Sâdece 40, 94, 95 ve 96. âyetler Medîne’de nâzil oldu. Yüz dokuz âyet-i kerîmedir. Doksan sekizinci âyet-i kerîmede Yûnus aleyhisselâmın kavminden bahsedildiği için, sûreye bu isim verilmiştir. Sûrede; Nûh ve Mûsâ aleyhimesselâma dâir kıssalar, rahmet-i ilâhiyyenin, azâb-ı ilâhîden daha çok…

devam oku

Yâd-ı Daşt

Nakşibendiyye yolundaki on temel esastan biri. Zikrin, Allahü teâlâyı anmanın ve hatırlamanın kalbe yerleşmesi, meleke hâline gelmesi. Yâd-ı daşt en yüksek mertebedir. Ondan sonra mertebe yoktur. (İmâm-ı Rabbânî)  

devam oku

Yahûdîler

Ehl-i kitabdan birisi olan kavim, topluluk. Yâkûb aleyhisselâmın on iki oğlundan gelenler. Bunlara daha önce Benî İsrâil yâni İsrâiloğulları denildi. Yâkûb aleyhisselâm, İbrâhim aleyhisselâmın oğlu olan İshâk aleyhisselâmın oğlu idi. Asıl adı İsrâil idi. Bunun soyundan olanlara Benî İsrâil denildi. Yâkûb aleyhisselâm zamânında Ken’an diyârına (bugünkü Sayda, Sur, Beyrut ve…

devam oku

Yed

Kelime mânâsı "el" demek olup, Allahü teâlâ hakkında kudret, gücü yetmek mânâsı verilen lafız, söz. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: (Habîbim) de ki: Ey mülkün sâhibi (olan) Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden mülkü alırsın. Dilediğini azîz, dilediğini zelîl edersin (alçaltırsın) . Hayır (ve şer) senin yed’indedir. Şüphesiz sen, her…

devam oku

Yed-i Kudret

Allahü teâlânın kudreti. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemîn ederim ki; mü’min olmadıkça Cennet’e giremezsiniz ve birbirinizi sevmedikçe mü’min olamazsınız. Size; birbirinizi seveceğiniz bir şeyi bildireyim mi?Selâmı aranızda yayın. (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs) Nefsim yed-i kudretinde olana yemîn ederim ki, sizlerden biriniz beni evlâd ve babasından fazla sevmedikçe lâyıkı ile mü’min olamaz.…

devam oku