Eshâb-ı Kirâm

Mü’min olarak Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellemi gören ve mü’min olarak öldüğü bilinen mübârek insanlar ve cinler. (Bkz. Eshâb) Eshâb-ı kirâm aleyhimürrıdvân, peygamberlerden aleyhimüssalevâtü vetteslîmât ve dört büyük melekten sonra yaratılmışların en üstünüdür. (Abdülganî Nablüsî) Eshâb-ı kirâmı sevmek, onlara bağlı olmak, insanlar içinden beğenilmiş, süzülüp ayrılmış olan bu çok kıymetli…

devam oku

Eshâb-ı Suffa

Suffe ehli. Peygamber efendimizin Mekke’den hicretinden sonra, Medîne-i münevverede yaptırdığı câminin (Mescid-i Nebevî’nin) örtülü bölümünde ilim ve ibâdetle meşgul olan fakir ve kimsesiz müslümanlar. (Bkz. Ehli Suffa)

devam oku

Eshâb-ı Şimâl

Cehennem ehli. Âhirette amel defterleri sol ve arka tarafından verilecek olanlar. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Eshâb-ı şimâl; (Vücûdun derinliklerine işliyen pek şiddetli bir) sıcak, kaynar su ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler. (Vâkıa sûresi: 41-42) Eshâb-ı şimâl, amel defterlerini alınca, hâllerini anlayıp, büyük felâket, korkunç azâb, sonsuz…

devam oku

Eshâb-ı Tahrîc

Hanefî mezhebinde, kısa bildirilmiş olup, iki türlü anlaşılabilen hükümleri açıklayarak bir mânâsını seçen dördüncü tabaka âlimleri. Ebû Bekr Ahmed Râzî ve Ebû Abdullah El-Cürcânî gibi âlimler, eshâb-ı tahrîcdendirler. (İbn-i Kemâl Paşa)

devam oku

Eshâb-ı Temyîz

Hanefî mezhebinde, fıkıh âlimlerinin altıncı tabakası. Bunlar kuvvetli hükümleri zayıf olanlardan, zâhir haberleri (İmâm-ı Muhammed’in Hanefî mezhebinin temeli olan meşhûr altı kitâbında bildirdiği haberleri), nâdir haberlerden (İmâm-ı Muhammed’in, İ mâm-ı a’zâm ve talebelerinin diğer kitâblarda bildirdiği haberlerden) ayıran mukallid âlimler. Ebü’l-Berekât en-Nesefî, Abdullah-ı Mûsulî ve Tâc-üş-Şerîa gibi âlimler, eshâb-ı temyîzdendirler.…

devam oku

Eshâb-ı Tercîh

Hanefî mezhebinde, fıkıh âlimlerinin beşinci tabakası. Bunlar, ictihâd gücüne sâhib olmayan, sâdece bağlı oldukları mezhebdeki müctehidlerin ictihadları (verdikleri hükümleri) arasından delili kuvvetli olan ictihâdı seçen âlimlerdir. Kudûrî ve Burhâneddîn Mergînânî gibi âlimler, eshâb-ı tercîhdendirler. Eshâb-ı tercîh, tercih ettikleri kaviller (hükümler) için; "Bu evlâdır (en iyidir).", "Bu daha sahîhdir (doğrudur).", "Bu…

devam oku

Eshâb-ı Yemîn

Cennet ehli. Âhirette amel defterleri sağ taraflarından verilecek olan mü’minler. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Eshâb-ı Yemîn; Onlar ne mutlu Eshâb-ı Yemîndirler. Onlar dikensiz kiraz, meyveleri tıklım tıklım muz ağaçları, yayılmış dâimî gölgeler, dâima akan sular, kesilmeyen, yasak da edilmeyen bir çok meyveler arasında ve kadri yükseltilmiş döşeklerdedirler.…

devam oku

Esîr

1) Köle. Savaşan iki taraftan birinin eline geçen karşı tarafa âit kimse. İslâm hukûkunda harbde esîr alınmayan bir insanı satmak ve satın almak câiz değildir. Esirden başkası köle olmaz. Köle âzâd etmek, serbest bırakmak ise çok sevâbdır. (İbn-i Âbidîn) 2) Düşkün, mübtelâ, bir şeye vurgun. Maddeden yapılmış olan, his organlarının…

devam oku

Estağfirullah

Allahü teâlâdan hatâ ve kusurlarımı bağışlamasını dilerim, mânâsına; mübârek, kıymetli bir söz. (Bkz. İstiğfâr) Bütün işlerde ve hâllerde istiğfârı (Allahü teâlâdan bağışlanmayı istemeyi) elde tutmalıdır. İstiğfâr ederken, seyyid-ül istiğfâr denilen: "Estağfirullahel azîm ellezî lâ ilâhe illâ hû El-Hayyel kayyûme ve etûbu ileyh: Azîm olan O’ndan başka ilâh bul unmayan, Hayy…

devam oku

Zekâ

Sebeb ile netîce arasındaki bağlılıkları bulmak, benzeyiş ve ayrılışları anlamak, yeni îcab ve vaziyetlere zihnin en iyi şekilde uyması. Akıl başka, zekâ başkadır. Her akıllı zekî, her zekî de akıllı olmayabilir. (Abdülhakîm Arvâsî) Akıl, iyiyi ve kötüyü, fâideliyi ve zararlıyı anlar, ayırır. Aklı az olanın zekâsı çok olabilir. Zekâsı çok…

devam oku