Garaz

1. Kin, içinden düşmanlık yapmak. 2. Gâye, maksad, arzu, dilek, istek. Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı Garazım yok, reh-i ışkında fenâdan gayrı (Fuzûlî) (Ey sevgili! senin bulunduğun yerde, benim belâdan başka bir kazancım yoktur. Aşkının yolunda, yok olmaktan başka bir maksat, gâye taşımıyorum.)

devam oku

Garer

Tehlike, zarar. Sonu belli olmayan şüphe ihtimâli olan satış. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem garer bulunan satışı, yasak etmiştir. Bu sebeble yakalanmadan önce, balığı, havadaki kuşu, kaçıp, kayıp olan hayvanı satmak bâtıldır. Hattâ sonra gelip müşteriye teslim edilse yine satış geçerlilik kazanmaz. (M. Ebû Zühre)

devam oku

Garîb

1. Yabancı, memleketinden uzakta bulunan, kimsesiz. Garîb hastalanır, dört yanına bakınır da, tanıdık bir kimse göremezse, Allah onun geçmiş günâhlarını affeder. (Hadîs-i şerîf-Deylemî) Dünyâda garîb veya yolcu gibi ol ve kendini ölmüş say. (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim) Garîbler azdır. Onları sevmeyenler çoktur. (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel) En garîb ve muhtac…

devam oku

Gasb

Başkasının malını izinsiz (rızâsı olmaksızın) zorla elinden almak. Malı alana gâsıb, alınan mala mağsûb denir. Gasb, haram olduğu gibi, gasbedilen malı; hediye, sadaka, ücret olarak almak, kirâ ile kullanmak da haramdır. (Abdülganî Nablüsî) Bir müslüman ölüp geriye gasb edilmiş bir mal bıraksa, vârislerin bu malı, parayı alması helâl olmaz. Vârislerin…

devam oku

Gasîl-ül Melâike

Melekler tarafından yıkanan; Eshâb-ı kirâmdan Uhud harbinde şehîd olan ve cenâzesini meleklerin yıkadığı Peygamber efendimiz tarafından müjdelenen Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretleri. (Âdem aleyhisselâmı da melekler yıkamıştır.) Hanzala’ya Gasîl-ül melâike lakabı verilme hâdisesi şöyle olmuştur: HanzalaUhud gazâsına çıkılacağı gece evlenmişti. O gecenin sonuna doğru Peygamber efendimizin harb haberini alınca, boy abdesti…

devam oku

Gasl

Yıkamak, yıkanmak. Ölünün cenâze namazı kılınmadan ve kefenlenmeden önce teneşir tahtası üzerinde, ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırıp, göbeğinden dizlerine kadar bir örtü ile kapatılarak yıkanması. Âdem aleyhisselâm vefât edince, melekler Cennet’ten hanût ve kefen getirdiler. Su ve sedir yaprağı ile gasl ettiler. Üçüncüsünde kâfûr koydular. Üç kefen ile…

devam oku

Gâşiye Sûresi

Kur’ân-ı kerîmin seksen sekizinci sûresi. Gâşiye sûresi, Mekke’de nâzil oldu (indi). Yirmi altı âyet-i kerîmedir. İlk âyet-i kerîmede geçen Gâşiye kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede kıyâmet ve âhirete âit haberler bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs-Taberî) Allahü teâlâ Gâşiye sûresinde meâlen buyuruyor ki: Cennet’te yüksek sedirler ve tahtlar vardır. (Âyet: 13) Kim Gâşiye…

devam oku

Gavs

Yardım eden. Evliyâ arasında kullara yardımla vazîfelendirilen velî zât. Muhyiddîn-i Arabî’ye göre gavs, medâr kutbudur. İmâm-ı Rabbânî hazretlerine göre ise, medâr kutbundan ayrı ve daha yüksek olup, ona yardım edicidir. Bu sebeble, medâr kutbu birçok işlerinde ondan yardım bekler. Ebdâl makamlarına getirilecek evliyâyı seçmekte bunun rolü vardır. (Bkz. Kutb) (S.Abdülhakîm…

devam oku

Gavs-üs-Sakaleyn

İnsanlara ve cinlere yardım eden büyük velî Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin lakabı. Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, tasavvufta Gavs derecesine ulaşmıştır. İnsanlara ve cinlere yardım etmesi ve imdatlarına yetişmesi sebebiyle Gavs-üs-sakaleyn ve Gavs-ül-a’zam lakablarıyla meşhûr olmuştur. (Şâh-ı Nakşibend)

devam oku