Harâm Lokma

Helâl olmayan ve dînen yenmesi yasaklanan yiyecek. Vücûduna harâm lokma karışmış bir kimse, namazdan tad duymaz. (Behâeddîn-i Buhârî) Mîde yenilen şeylerin toplandığı yerdir. Oraya helal lokma koyarsan, âzâlardan sâlih (iyi) ameller, işler meydana gelir. Şüpheli lokma koyarsan, âzâlar Allah yolunda amel etmekte şüpheye düşerler. Eğer harâm lokma koyarsan, o lokma…

devam oku

Harbî

İslâm devleti ile harb halinde bulunan gayr-i müslimlere âit ülke halkından olan kimse. Bir harbî emân (izin, pasaport) ile İslâm ülkesine girerse malına, canına dokunulmaz. (İbn-i Âbidîn) Âşir (gümrük vergisini ve zekâtı toplayan me’mur) kendisine uğrayan harbîden, mensûb olduğu devlet, müslüman tüccardan ne kadar vergi alırsa, o kadar alır. Ne…

devam oku

Harem

1. Mekke-i mükerreme şehrinden biraz daha geniş olup, hudûdunu İbrâhim aleyhisselâmın diktiği taşların gösterdiği yer, alan. Bu sâha içine gayr-i müslimlerin girmesi yasak ve ihrâmlı iken bâzı işleri yapmak harâm olduğu için Harem denilmiştir. Hac için, ömre için, ticâret için veya herhangi bir şey için uzaktan gelenlerin Mîkat (ihrâma girilen…

devam oku

Harem-i Şerîf

Müslümanların kıblesi olan Kâbe-i muazzamanın ortasında yeralan etrâfı kubbeli revaklarla çevrili mescid. Kâbe’nin etrâfı. (Bkz. Mescid-i Harâm)

devam oku

Haremeyn

Hürmete ve saygıya lâyık iki belde. Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevverenin ikisine verilen ad. Mekke-i mükerremede Kâbe-i muazzama, Medîne-i münevverede sevgili Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem mübârek kabr-i şerîfi bulunduğu için her ikisine saygı ve hürmet duyulması gereken yer mânâsına Haremeyn denilmiştir. Osmanlı sultanlarının herbirinin Haremeyn’e pekçok hizmetleri olmuştur. Bu…

devam oku

Hâricîler

Sıffîn muhârebesinde, taraflar hakem tâyinine râzı olup anlaşmayı kabûl ettiği için hazret-i Ali’nin ordusundan ayrılarak "Hâkim ancak Allah’tır. Hazret-i Ali iki hakemin hükmüne uyarak halîfeliği hazret-i Muâviye’ye bırakmakla büyük günah işledi" di yen ve kendileri gibi düşünmeyen Eshâb-ı kirâm ile diğer müslümanlara kafir diyen sapık fırka. Hâricîler, müteşâbihâtı (birkaç mânâ…

devam oku

Hârikulâde

Olağanüstü. İnsan gücünün üzerinde, insanı hayrette bırakan âdet dışı şaşılacak iş. İnsanların bütün hareketleri, işleri, Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesi içinde (bir sebeple) meydana gelmektedir. Allahü teâlâ sevdiği kullarına ikrâm ve en azılı düşmanlarını aldatmak için, bunlara âdetini bozarak hârikulâde şeyleri yaratmıştır. Hâr ikulâde şeyler peygamberlerde görülürse mûcize, evliyâ denilen diğer…

devam oku

Harîs

Hırslı, bir şeye çok düşen, istekli. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki: Andolsun ki size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. Çünkü O sizin hidâyetiniz için çok harîstir, mü’minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir. (Tevbe sûresi: 128) İki harîs doymaz. Biri ilmin harîsi, diğeri…

devam oku

Haseb

Şeref, asâlet, ahlâk ve soy temizliği. Kişinin hasebi ahlâkıdır, keremi dînidir. (Hadîs-i şerîf-Nihâye) Baktım ki, insanlardan her biri mal, haseb, şeref ve neseb aramaktadır. Anladım ki bunlar bir şey değil. "Allah katında en üstününüz en çok korkanınızdır." (Hucurât sûresi: 13) meâlindeki âyet-i kerîme’ye baktım Allah katında üstün olmak için malı,…

devam oku

Hadîs-i Âhâd

Hep bir kimse tarafından rivâyet edilen, bildirilen, müsned-i muttasıl (Resûlullah efendimize varıncaya kadar, rivâyet edenlerden yâni nakledenlerden hiçbiri noksan olmayan) hadîs-i şerîfler.

devam oku