Hayr-ül-Beşer

İnsanların en hayırlısı, her bakımdan en iyisi mânâsına. Peygamber efendimizin lakablarından biri. Hayr-ül-beşerin ağlaması da, gülmesi gibi hafîf idi. Kahkaha ile gülmediği gibi, yüksek sesle de ağlamazdı, amma mübârek gözlerinden yaş akar, mübârek göğsünün sesi işitilirdi. Ümmetinin günâhlarını düşünüp ağlardı. (Ahmed Kastalânî) Ol gece kim doğdu ol hayr-ül-beşer, Ânesi anda…

devam oku

Hayr-ül-Enâm

Mahlûkâtın, yaratılmışların en hayırlısı, iyisi mânâsına Peygamber efendimizin lakablarından. Âmine eydür çü vakt oldu tamâm, Kim vücûda gele ol hayr-ül enâm. (Süleymân Çelebi)

devam oku

Hayrât

Sevâb kazanmak için yapılan Allahü teâlânın beğendiği iyi işler, bütün iyilikler, hayırlar. Allahü teâlâ insanın yeni, temiz elbisesine, hayrât ve hasenâtına, malına, rütbesine bakarak sevâb vermez. Bunları ne düşünce ve ne niyetle yaptığına bakarak sevâb verir veya azâb eder. (Hamevî) Dünyâda yapılan hayrât ve hasenât, Peygamber efendimizin yolunda bulunmak şartı…

devam oku

Hayret

Taaccüb, şaşkınlık. Şuuru yerinde olmama hâli. Sûfî yâni tasavvuf yolunda bulunan bir kimse, başlangıçta kendi makâmından bahseder, hâli ile ilgili şeyleri anlatır. Fakat kalb gözü açılınca, hayrette kalarak sükût eder, susar. (Ebû Abdullah Nebâcî) Şükrün sonu hayrettir. Çünkü şükür de Allahü teâlânın şükredilmesi icâbeden bir nîmetidir. Bu ise, sonsuza kadar,…

devam oku

Hayrhahlık

Başkasının iyiliğini istemek. Allahü teâlânın nîmetinin bir kimsenin elinde devamlı kalmasını veya onun böyle bir nîmete kavuşmasını dilemek. Hasedin, kıskançlık ve çekememezliğin zıddı. Hayrhahlık; güzel ahlâkın aynası durumunda bir haslet (huy) olup, ekseriyetle içi dışına uyan fazîlet sâhibi kimselerde olur. Böyle kimseler hep iyilik düşünüp cemiyetin ve insanların faydasına hizmet…

devam oku

Haysiyyet (Haysiyet)

Şeref, îtibâr. Haysiyetsiz kimse, kendisine karşı yapılan zulüm, işkence ve hakâretleri kabûl eder. (Ali bin Emrullah) İyi huylu kimse, kendisine darılana iyilik yapar. İhsânda bulunur.Malına, haysiyetine, bedenine zarar vereni affeder. (Hâdimî)

devam oku

Dahmel Bin Abdullah

Yemen’de yetişen evliyânın büyüklerinden. Doğum târihi belli değildir. Yemen’in Sahban beldesinde doğdu. KünyesiEbü’t-Tukâ’dır. Hayâtı hakkında fazla bir bilgi yoktur. Zamânın âlimlerinden ilim öğrenerek yetişti. Talebe yetiştirmek ve insanlara doğru yolu anlatmak için icâzet (diploma) aldı. Ömrünü bu minval üzere geçiren Dahmel bin Abdullah, 1203 (H.600) senesinden sonra vefât etti. Sultan…

devam oku

Hayvânî Rûh

İnsanda istekli hareketleri yaptıran kuvvet. (Bkz. Rûh) Hayvanlarda ve insanlarda hayvânî rûh vardır. Bunun yeri yürektir. Bedenî faâliyetleri düzenleyen bu rûhtur. İnsanların hayvanlara benzeyen tarafları, hayvânî rûhtan ileri gelen şehvet, gadab ve hırs gibi kuvvetlerdir. Bu kuvvetler, hayvanlarda da vardır. Hattâ hayvanlarda, insandan daha kuvvetlidir. (Ali bin Emrullah)

devam oku

Dârendeli Ömer Rızâî

Evliyânın meşhurlarından. Dârende’de 1757 (H. 1170) de doğdu. İlk tahsîline burada başladı ve Arap Fars dillerini öğrendi. Yirmi beş yaşlarında Hâdim’e varıp Müftü Yeğen Efendiden zâhir ve bâtın ilimlerinde dersler aldı. Sonra tasavvufa yönelip Bursa’da mürşid-i kâmil Seyyid Münzevî Abdullah Nasreddîn hazretlerinin sohbet ve derslerine katıldı. Hocasının kalp aynasını parlatması…

devam oku

Dâvûd-i İskenderî

İskenderiyye’de yetişen büyük velîlerden. Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi Dâvûd olup, babasınınki Ömer’dir. Dâvûd-ul-Kebîr diye de bilinir. Künyesi Ebû Süleymân’dır. Kaynaklarda doğum târihine rastlanamayan Ebû Süleymân, 1333 (H.733) senesinde İskenderiyye’de vefât etti. Vefâtı için kaynaklarda başka târihler de bildirilmiştir. Tasavvufta Şâzilî tarîkatına mensûb idi. Bu yolun büyüklerinden Ebü’l-Abbâs-ı Mürsî ve…

devam oku