İcâre

Belli bir menfaati belli bir bedel karşılığında satmak, kirâlamak. Bir mal dînen ve aklen nerede kullanılabilirse, o maksatla icâreye verilir. İcârenin sahîh (uygun, geçerli) olması için ücretin (kirâ olarak ödenecek bedelin) ve menfâatin bildirilmesi şarttır. (İbn-i Âbidîn) İcâre olarak verilen mal kirâcıya teslim edilince, emânet olup kirâcının elinde kastsız (istemeyerek,…

devam oku

İcâz

Az söz ile pürüzsüz ve kusursuz olarak çok mânâ ifâde etme. Muhammed aleyhisselâm; "Bu Kur’ân, Allah kelâmıdır, inanmıyorsanız bir âyeti kadar siz de söyleyiniz. Söyleyemezsiniz" buyurdu. O kadar düşman oldukları, el ele verip uğraştıkları hâlde söyleyemediler. Kimisi Kur’ân-ı kerîmin belâgat ve îcâzını görür görmez îmân etti. Kimisi insan bunu söyleyemez…

devam oku

İ’câz

Âciz bırakma, benzerini ortaya koymada herkesi acze düşürme. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmin i’câzıyla ilgili olarak meâlen buyurdu ki: (Ey Resûlüm!) De ki: Yemîn ederim bu Kur’ân’ın benzerini meydana getirmek için insanlar ve cinler bir araya gelseler, birbirine destek olsalar da yine benzerini getiremezler. (İsrâ sûresi: 88) (Muhammed bin Hamza)

devam oku

İcâzet

İzin, diploma, şehâdetnâme. Çeşitli ilimlerde üstâdın (hocanın) talebesine, yetiştiğine dâir verdiği belge, diploma. İcâzet verilecek talebenin bâtınının (kalbinin) iyi hâllere kavuşmuş olması, kötü huylardan temizlenmiş, iyi huylarla süslenmiş olması, sabr, tevekkül (sebeplere yapıştıktan sonra, işini Allahü teâlânın taktirine bırakma), kanâat, rızâ, teslîmiyet sâ hibi olması ve dünyâya düşkün olmaması lâzımdır.…

devam oku

İcâzet-i Mutlaka

Çeşitli ilimlerde üstâdın (hocanın) talebesine yetiştiğine ve başkalarını da yetiştirebileceğine dâir verdiği izin veya bu izni ifâde eden belge, diploma. Hâce Bâki-billâh kuddise sirruh, İmâm-ı Rabbânî’yi icâzet-i mutlaka ile Serhend şehrine gönderirken, kendisi makâmından çekilip, bütün talebesinin, hattâ kendi oğullarının terbiyesini ve yetişmesini ona havâle etti ve; "Ahmed, bizim gibi…

devam oku

İcbâr-ı Nefs

İnsanın kendini bir işe zorlaması. Kur’ân-ı kerîm okurken ağlayın, eğer ağlayamazsanız, ağlar gibi yapın yâni ağlamaya icbâr-ı nefs edin. (Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce) İbn-i Abbâs radıyallahü anh buyurdu ki: "Sübhânellezî"nin (İsrâ sûresinin) secde âyetini okuduğunuz zaman ağlamadan secde etmeyin. Eğer gözünüz ağlamıyorsa, buna üzülerek kalbiniz ağlasın, sonra secde edin." Ağlamaya nefsini…

devam oku

İcmâ

1. Edille-i şer’iyyenin (din bilgilerinin elde edildiği delîllerin, kaynakların) üçüncüsü. Bir asırda yaşayan müctehid denilen derin âlimlerin bir mes’elenin hükmünde birleşmeleri, ictihadlarının birbirine uygun olması. Hicrî dördüncü asırdan sonra mutlak müctehîd yetişmediği için icmâ’ da kalmamıştır. Bu sebeble icmâ’ denilince Eshâb-ı kirâmın (Peygamber efendimizin arkadaşlarının), Tâbiîn’in (Eshâb-ı kirâmı gören büyüklerin)…

devam oku

Hitâb

Söyleme, buyurma. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde Peygamber efendimize hitâb ederek; " Kur’ân-ı kerîm okuyacağın zaman, Eûzü… söyle" buyurdu. (Nahl sûresi: 97)

devam oku