İbn-ül-vakt

Kalbi halden hâle değişen velî. Tasavvuf yolunda ilerlerken halleri değişen, her zaman başka türlü olan, bâzan şuurlu, bâzan şuursuz (kendilerinden geçen, kendilerini unutan) kimseler. Bunlara erbâb-ı kulûb da denir. (Bkz. Erbâb-ı Kulûb)

devam oku

İbn-üs-sebîl

Kendi memleketinde zengin ise de, bulunduğu yerde yanında malı, parası kalmamış olan ve çok alacağı varsa da, alamayıp, muhtâç kalan. Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak; fakîrlere, miskinlere (bir günlük nafakası olmayanlara), zekât me’murlarına, müellefet-ül-kulûba (kalbleri İslâm’a ısındırılmak istenenlere) , mükâteb (efendisinden kendisini satın alıp, borcunu ödeyince , âzâd, serbest…

devam oku

İbrâ

Alacağından vaz geçmek. Bir kimse alacağını borçluya hibe etse veya borçluyu ibrâ etse borçlu borçtan kurtulur. (Ali Haydar Efendi)

devam oku

İbrâhim Sûresi

Kur’ân-ı kerîmin on dördüncü sûresi. İbrâhim sûresinin 28 ve 29. âyetleri Medîne’de, diğerleri Mekke’de nâzil oldu (indi). Elli iki âyet-i kerîmedir. Otuz beşten kırk bire kadar olan âyetler İbrâhim aleyhisselâmın duâsını ihtivâ ettiği için İbrâhim sûresi denilmiştir. Sûrede; Allahü teâ lâya, peygamberlerine ve âhiret hayâtına îmân konuları ve İbrâhim aleyhisselâmın…

devam oku

İbret

İnsanın karşılaştığı, gördüğü veya işittiği hâdiselerden ders alması, kendi hâlini düşünmesi. Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki: Gerçekten onların (peygamberlerin) kıssalarında, akıl sâhibleri için birer ibret vardır. (Bu Kur’ân) uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden evvel (inen kitabların) tastîki ve (dîne âit) her şeyin tafsîlidir (beyânıdır). O, îmân edecek…

devam oku

İbtilâ

1. İmtihan. Allahü teâlânın, kulunu, çeşitli sıkıntılar vermek sûretiyle imtihan etmesi, denemesi. Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki: İşte orada îmân sâhibleri ibtilâdan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardır. (Ahzâb sûresi: 11) 2. Bir şeye düşkünlük. Mübtelâ olmak. Amerika’da yapılan açıklamada, alkollü içkilerin, bu memlekette, senede iki yüz beş…

devam oku

İcâb

1. İhtiyaç. İslâmiyet; kıyâmete kadar bütün îcâbları, karşılayacak en mükemmel ve en üstün bir dindir. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî) 2. Teklif, bir sözleşme için alıcı veya satıcı tarafından ilk söylenen söz. Îcâb ve kabûl, söz ile olduğu gibi, bir taraftan veya iki taraftan mektublaşma ile veya adam göndermekle de olur. (Kâşânî)…

devam oku

İcâbet Etmek

1. Kabûl etmek. Müslümanın müslüman üzerinde beş hakkı vardır: Selâmına cevap vermek, hastasını yoklamak, cenâzesinde bulunmak, dâvetine icâbet etmek, aksırıp elhamdülillah deyince, yerhamükellah diyerek cevâb vermek. (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim) 2. Allahü teâlânın duâları kabûl buyurması. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Bana duâ ediniz size icâbet edeyim. (Mü’minûn sûresi:…

devam oku

İcâd

Yoktan var etme, vücûda getirme, yaratma. İnsanlar, mahlûk olduğu gibi, bütün işleri, hareketleri de Allahü teâlânın mahlûkudur. Çünkü O’ndan başka, kimse bir şey yaratamaz. Kendi mahlûk, yaratılmış olan, başkasını nasıl yaratabilir? Yaratılmak damgası, kudretinin az olduğuna alâmettir ve il min noksan olduğuna işârettir. Bilgisi kuvveti az olan, yaratamaz. Îcâd edemez.…

devam oku