Kıyâs

Bir şeyi diğer bir şeyle ölçme, bir şeyi başka şeye benzetme; hakkında nass (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf) bulunmayan bir mes’elenin hükmünü, buna benzeyen ve hakkında nass bulunan başka bir mes’elenin hükmüne benzeterek anlama. Haşr sûresi ikinci âyet-i kerîmesinde meâlen; "Ey ilim sâhipleri! Îtibâr ediniz (yâni bilmediklerinizi bildiklerinize kıyâs ediniz)…

devam oku

Kıyemî

Çarşıda benzeri bulunmayan, bulunsa da fiyatları farklı olan mal. Uzunluk ile ölçülenlerden tarla, elde dokunan kumaş, halı ve elbise, ev, dükkân, el yazması kitab, irili ufaklı olan karpuz kıyemîdirler. (İbn-i Âbidîn)

devam oku

Kibr (Kibir)

Kendini başkasından üstün görme. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruluyor ki: Onu hatırla ki, meleklere; "Âdem’e (hürmet olarak) secde edin" demiştik de bütün melekler secde etmişlerdi. Ancak iblis secde etmekten yüz çevirip kibirlendi ve kâfirlerden oldu. (Bekara sûresi: 34) Yeryüzünde haksız yere kibirlenenleri, âyetlerimi anlamaktan (Kur’ân-ı kerîmi kabûlden) çevireceğim. Onlar her mûcizeyi…

devam oku

Kibriyâ

Allahü teâlâya mahsûs azamet, büyüklük, üstünlük, yücelik. Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde meâlen buyuruyor ki: "Kibriyâ, üstünlük ve azamet bana mahsustur. Bu ikisinde bana ortak olanı Cehennem’e atarım, hiç acımam. (Berîka) Kibriyâ sıfatı Allahü teâlâya mahsûstur. İnsan, nefsini ne kadar aşağılarsa, Allahü teâlânın yanında kıymeti o kadar yükselir. Kendine kıymet verenin,…

devam oku

Kilâbiyye

Ebû Abdullah Kilâb’ın kurduğu bozuk fırka. Yetmiş iki bid’at (sapıklık) yolunun esâsı dokuz fırkadır. Bunlar hâricî, şiî, mu’tezile, mürcie, müşebbihe, cehmiyye, dırâriyye, neccâriyye ve kilâbiyyedir. Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem ve dört halîfesinin (aleyhimürrıdvân) zamâ nında bunların hiçbiri yoktu. (Abdülkâdir Geylânî)

devam oku

Kile

Ölçek. Tahıllar için kullanılan bir ölçü. Birkaç kimse arasında müşterek, ortak olup, kile veya vezn (tartı) ile ölçülen bir malı, ölçmeden paylaşmak fâiz olur. Kile ile satılan şeylerden, aynı cinsten olmayanlar, birbiri ile (meselâ arpa buğdaya karşılık) satılırken, hacimleri aynı olsa da, veresiye satmak fâizdir. (Ömer Nesefî)

devam oku

Kilise

Kenîse; hıristiyanlara mahsûs ibâdet yeri. Hıristiyanlıktaki mezheblere de kilise denilmektedir. Hıristiyanlar, Romalılar zamânında ibâdetlerini gizli olarak mağaralarda, mahzenlerde yaparlardı. Açık ibâdet yerleri yoktu. Çünkü Roma imparatorları, hıristiyanlığı yasakladıkları gibi inananları da yakalayıp öldürüyorlardı. Bizans imparatoru Konsta ntin’in, resmî din olarak hıristiyanlığı kabûl etmesinden sonra, kiliseler yapılmaya başlandı. Konstantin’den sonra birçok…

devam oku

Kîl-u-Kâl

Dedi-kodu. Gîbet. (Bkz. Gîbet) Geçirme ömrünü mü’min, sakın ki, kîl-ü-kâl üzre! Sözün mânâsını anla, ne yürürsün hayâl üzre. (M. Sıddîk bin Saîd)

devam oku

Kin

Gizli düşmanlık. (Bkz. Hıkd) Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder. Öfke iyi düşünmeyi daraltır, insanı yanıltır. (Hacı Bayram-ı Velî)

devam oku

Kinâye Lafızlar

Birkaç mânâda kullanılan kelimeler. Hem boşamada hem de başka yerde kullanılan sözler. Erkek kinâye söyleyince, boşamağa niyet etti ise veya öfkeli ise karısını boşamış olur. "Var yıkıl git. Artık seni istemem, babanın evine git. Seni boşamak istiyorum" gibi sözler, boşamak niyyet edilmedikçe talâk, boşama olmaz. Bırakmak, terketmek la fızları (kelimeleri)…

devam oku