“Lânet etmek için gönderilmedim!..”

“Lânet etmek için gönderilmedim!..”


Resûlullah Efendimiz buyurdu ki: “Lânet etmek için gönderilmedim. Hayır duâ etmek için, her mahluka merhamet etmek için gönderildim.”   Abdurrahmân Tilmsânî hazretleri tefsîr ve hadîs âlimlerinin büyüklerindendir. 757 (m. 1356)’da Cezayir’de doğdu. 826 (m. 1423)’de vefât etti. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları: Uhud gazâsında Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mübârek yüzü yaralanıp, mübârek dişi kırılınca, Eshâb-ı kirâm çok üzüldüler. “Duâ et, Allahü teâlâ, cezâlarını versin” dediler. “Lânet etmek için gönderilmedim. Hayır duâ etmek için, her mahluka merhamet etmek için gönderildim” ve “Yâ Rabbî! Bunlara hidâyet et. Tanımıyorlar, bilmiyorlar” buyurdu. Düşmanlarını affetti. Lânet etmedi. Harmel bin Hanzala anlattı: Resûlullah efendimize uğradım. Bana duâ buyurdu. Huzurlarında durunca, “Yâ Hazım! ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil-aliyyil-azîm’ diye çok söyle. Çünkü o Cennet hazinelerinden bir hazinedir” buyurdu. Iyâd el-Mücâşîî bildirdi: Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Allahü teâlâ bana, biriniz diğerine karşı övünmeyecek şekilde, birbirinize tevâzu etmenizi vahyetti.” Ukbe bin Abdülgâfir, Ebû Saîd-i Hudrî’den (radıyallahü anh) şu hadîs-i kudsîyi bildiriyor: “Allahü teâlâ buyuruyor ki: Sâlih kullarım için; hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir beşerin kalbine gelmediği nimetler hazırladım.”  Kerdüs bin Hâni, Abdullah bin Mes’ûd’dan (radıyallahü anh) nakletti: “Kureyş’ten bir topluluk Resûlullah efendimizin huzuruna geldiler. Efendimizin yanında Suheyb ve Habbâb da vardı. Müşrikler dediler ki: “Yâ Muhammed, sen bunlara mı anlatıyorsun. Eğer bunları kovsaydın, sana tâbi olurduk” dediler. Bunun üzerine meâlen “Rablerinin rızâsını dileyerek, sabah ve akşam O’na duâ edenleri (fakirleri, huzûrundan) kovma. Fakirlerle bir arada bulunmak istemeyen müşriklerin arzusuna uyarak yanından kovma. Onların (o fakirlerin) görünüşte iyi olan hâlleri (hakîkatte fenâ bile olsa), hesabından sana bir şey gerekmez ve senin hesabından da onlara bir şey yoktur. Bunun için, onları kovarsan zulmedenlerden olursun. İnsanların bir kısmını, diğer bir kısmı ile imtihan ettik ki, Kureyş’in ileri gelenleri fakirler hakkında ‘Allahın aramızdan kendilerine imân nasip ettiği kimseler şunlar mı?’ desinler. Allahü teâlâ şükreden kullarını daha iyi bilir değil mi?” (En’âm 52-53) âyet-i kerîmeleri nâzil oldu.