Kalb Ağrısı (Anjina Pektoris)

Kalb Krizi: Kalb kasını besleyen koroner damarlardan birinin ani olarak yetersiz hale gelmesi (tıkanma, daralma veya spazma bağlı olarak) sonucu, kalb kasının bir bölümünün ölmesiyle karakterize ciddi bir hastalık tablosu.

Kalb krizinin ortaya çıkmasına sebep olan en büyük faktör, damar sertliğidir.Damar sertliği vücutdaki bütün atardamarları etkilediği gibi kalbi besleyen atardamarlarıda da etkilemektedir. Bu hastalık yıllarca devam etmekte, hiçbir önleyici tedbir alınmadığı takdirde kalb krizi ile sonlanabilmektedir. Fakat genellikle kalb krizi ortaya çıkmadan önce göğüs ağrıları ile karakterize, anjina pektoris denen haberci bir hastalık tablosu ortaya çıkmaktadır. Küçük yaşlarda başladığı ileri sürülen damar sertliği, genellikle 40 yaşından sonra anjina pektorisle kendini göstermektedir. Tipik anjina pektoris şöyledir: Hasta bir güç sarf ettiğinde (yürümek, koşmak, merdiven çıkmak), sinirlendiğinde, ani olarak iman tahtasının gerisinde bir ağrının olduğunu söyler ve elini yumruk yaparak yerini gösterir. Yani ağrı tek bir noktada değildir. Ağrı baskı tarzında bir ağrıdır. Özellikle sol kola, çeneye, boyna ve hatta karına ve sağ kola da yayılabilir. Bu ağrı nöbeti genellikle1- 10 dakika kadar sürer. Dinlenme ile ve nitrit denen ilâçlarla çabucak geçer. Anjina pektorisin kesin teşhisi, nöbet esnasında çekilen bir elektrokardiyografi ile konulur. Bu hastaların çoğu, birtakım tedbirlerle oldukça sağlıklı ve rahat bir hayat sğrerek yıllarca yaşayabilirler. Fakat bu hastalarda daima, kalb krizi veya ani ölüm tehlikesi vardır.

Kalb krizinin diğer sebepleri arasında yüksek tansiyon, kalb kapaklarındaki darlıklar, koroner damarların kendiliğinden uzun süreli olarak kasılarak daralması (spazm) da sayılabilir. Ayrıca koroner artenlerin kalbten gelen bir pıhtı, bir yağ parçası veya hava kabarcığı ile tıkanması da kalb krizine nadir de olsa yol açabilir.
Kalb kasının ölmesi için, koroner arterin ileri derecede yetersiz hale gelmesi gerekir. 100 gr kalb kası, canlı kalabilmek için dakikada 1’3 ml oksijene ihtiyaç duyar. İstirahat halindeki bir kalbe ise yaklaşık olarak dakikada 100 gr’ına 8 ml oksijen gelir. Bu yüzden normal koroner kan akımının %10-15’i mevcut olsa bile kalb kası ölmeyecektir.

Kalb krizi geçiren hastada görülen durumlar: En belirgin olanı göğüs ağrısıdır. Bu ağrı, yukarıda anlatılan anjina pektorize benzer. Farklı olarak, şiddeti daha fazladır, dinlenmekle, ilâç almakla geçmez, ısrarla devam eder. Hasta, soğuk, soğuk terler, bazen bulantı, kusma eşlik eder. Hasta şiddetli bir ölüm korkusu içerisindedir. Ağrı bazen kısa süreli olabilir, çoğu zaman yarım saati geçer veya saatlerce sürer. Bazen günlerce devam ettiği de olur. Hastalar son haftalar veya günler içinde patlak veren ilk anjina pektoris nöbetlerinde veya eski nöbetlerinin son zamanlarda sıklaşıp ağırlaştığından bahsederler. Hastalar bazen gerçek bir ağrı duymadıklarını ifade ederler ve göğüslerinin ortasında bir sıkıntı, bir huzursuzluktan sözederler. Fakat bir kalb krizinin gerçekten hiç ağrısız oluşu, çok nadir bir durumdur.

Nabzın dolgunluğu ve hızı normal olabilir. Fakat ritm bozukluğu sık görülür. Tansiyon genellikle yavaş yavaş düşer. Bazen kalbde, dinleme cihazı ile üfürüm denen ses duyulur. Nadiren krizden 24 saat sonra 38 C’ yi bulan bir ateş görülebilir. Bu belirtilerin çoğu birkaç gün içinde kaybolur, devam etleri hastalığın ağırlığına bağlıdır. Hastaya elektrokardiyografi ile kolayca teşhis konulur. Ayrıca kanda bazı emzimlerin (serum kreatin fosfokinaz, serum glu tamik oksalasetik asit transamina vb.) yükselmesi de yol göstericidir.

Hastalığın gidişi: Hastalığın erken döneminde bir takım istenmeyen durumlar ortaya çıkabilir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

Kalbin ritm ve iletim bozuklukları: Hastaların %95’inde ortaya çıkar. Bunların yaklaşık yarısı üstünde durulacak kadar mühim değildir. Kalbin hızlanması, yavaşlaması, kulakçıkların düzensiz titremeleri (fibrilasyon) karıncıklarda normal dışı kasılmalar, karıncık titreşimleri (fibrilasyonu) olabilir. Karıncık fibrilasyonu hayatla bağdaşmaz, önlenemezse ölümle sonlanır.

Şok: Cilt, soğuk ve terlidir. Eller ve ayaklar morarmıştır. Hasta bitkin ve durgundur. Tansiyon düşüktür. Genellikle ölümle sonlanır.

Sol kalb yetersizliği: Vakaların üçte ikisinde 48 saat içerisinde yerleşir. Kan, akciğerlerde birikince; öksürük, yatarken rahatsızlık hissi, solunum zorluğu, cilt ve dudaklarda morarma gibi belirtiler ortaya çıkar. Kalb yetmezliği, kalb kasının kasılabilme gücünün azalması sonucu meydana gelir. İlerlerse ve önlenmezse kalbten atılan kan miktarı azalacağı için, hasta şoka girer ve ölür. Sağ kalb yetmezliği de görülebilir. Akciğer enfarktüsü; kaln krizini izleyen iki- üç gün içerisinde hastada ani bir tansiyon düşüklüğü yada sağ kalb yetmezliği tespit edildiği takdirde akla gelir. Göğüs ağrısı ve kanlı balgam da bulunur.

Kalb kasının yırtılması: Kalb krizinden sonra ölümlerin % 10 kadarı özellikle yaşlılarda, sol karıncık duvarının yırtılması sonucu görülür. Öldürücüdür.

Papiller adele yırtılması: Kalb karıncığında bulunan parmaksı adeleler de, kas ölümü neticesinde yırtılabilir. Şayet ölüm olmazsa, mitral kapak yetersizliği şeklinde kendini gösterir. Kalb krizinin geç döneminde de bir takım rahatsızlıklar ortaya çıkabilir.
1- İkinci bir kalb krizi öldürücü olabilir.
2- Tekrarlayan ağır kalb ritmi bozuklukları
3- Kalb karıncığının dışa doğru balonlaşması (ventrikül anevrizması): Hastaların % 10- 20′ sinde görülür. Tehlikeli olabilir.
4- Omuz el sendromu hasta sol kolunu ve sol omuzunu oynatmaktan korktuğu için (kalb en fartüsü ağrısı bu bölgelere yayıldığından) ortaya çıkar. Omuz hareketleri sınırlıdır, omuz mafsalı ağrılı ve hassastır. El ve parmaklarda şişme görülür.

Kalb krizi geçirenlerin dörtte biri daha ilk dakikalarda ölür. İlk dakikaları atlatanların da %20 40 kadarı bilahere ölmektedir.Bu ölüm oranı, hastaların yaşına, öteden beri kalb damar hastalıkları olup olmadığına, geçirilen enfarktüsün genişliğine ve zamanında tıbbi müdahele yapılıp yapılmamasına bağlıdır. Ölümlerin % 60’ı ilk 2 güne dağılır.
Bütün kabl krizi geçiren vakalar gözönüne alınırsa %80-90’ı en azından bir sene, % 75’i en az 20 sene yaşar. Bundan sonra yeni bir kriz veya ani ölüm tehlikesi her zaman için söz konusu olmakla beraber, ilk krizden sonraki seneler uzadıkça bu tehlike gittikçe azalır. Vakaların büyük bir kısmı krizin başından itibaren üç ay sonunda ve kriz atlatan vakaların tamamı 6 ay içinde, krizden önceki işlerinin başına geçebilirler.
Tedavi: Kaln krizi teşhisi konulan hasta, derhal sırtüstü yatırılır, güç sarfetmesi önlenir. Hasta evdeyse en kısa zamanda hastaneye nakledilir. İlk yapılacak iş, hastanın ağrısını dindirmektir. Bu maksatla dolantin veya morfin gibi güçlü analjeziklerzerkedilir. Gerekirse sakinleştirici iğne yapılır. Tehlikeli ritm bozuklarına karşı tedbir alınır. Hasta, bir ”koroner bakım ünitesinde” devamlı kontrol altına alınır (monitör cihazından kalbin durumu devamlı olarak izlenir) Gerekiyorsa hastaya oksijen verilir, serum takılır. Eğer kalb yetmezliği, ritim bozukluğu v.b. komplikasyonlar ortaya çıkmışsa tedavi ona göre ayarlanır. Hastanın diyeti de tanzim edilir. Kabızlık kesinlikle önlenir. Genellikle ilk bir hafta mutlak yatak istirahati uygulanır. Bilahare durum iyiye gidiyorsa, hasta rahat bir koltuğa oturabilir, daha sonraları birkaç adım atmasına müsaade edilir, bu hastalar 3-4 hafta içinde hastaneyi terk edebilirler. İstirahat ve rehabilitasyon programı hastadan hastaya değişir.

Kalb krizlerinde ilk birkaç zarfındaki en korkulu komplikasyon birdeb ölüm probleminin halli yönünden acil tedavi imkanlarını toplayan geçici ekipler düzenlenmiştir. Bunlar derhal hastanın evine koşmakta ve ilk tedavi orada başlamaktadır. Gerekli müdahaleyi yapıp, hastaları bundan sonra en ideal şartlarla hastahanelere nakletmektedir. Bu acil ambulans servis personelinin de özel olarak yetişmiş kişilerden kurulması gerekmektedir. Bu sistem batılı ülkelerde işlemektedir. Ülkemizde de sistemin yerleştirilme çalışmaları devam etmektedir.

Kalb krizini önlemek pek mümkün olmasa da, en azından uygun bir tedavi, uygun bir diyet ve bazı hususlara dikkat etmek suretiyle geçiktirmek mümkündür. Et çok nadir yemeli ve iyi pişmiş olmalı, nefes darlığı varsa tuzu azaltmalıdır. Akşamları az yemeli, yemekten sonra yürümemelidir. Yağsız süt, yumurta, öğle vakti biraz söğüş, kızarmış ekmek, sebze, unlu, hamurişi, taze peynir, meyve yemelidir. Günde bir litreden çok su içmemelidir. Hasta kilosunu sıksık kontrol etmelidir. Her gün temiz havada on dakika yürümelidir. Mısırözü veya ayçiçeği yağı ile pişmiş yemekler yenmelidir. Meyvelerden elma, ayva ve nar suyu kalbi kuvvetlendirir. Anason, oğul otu (melisa), ada çayı, kekik, tarçın, karanfil, ıhlamur demleyip içmek çok faydalıdır. Turunç ve bal şerbeti, içirilirse iyidir. Alıç meyvesinden, tozundan, %2’lik infüzyon şeklinde demleyip günde iki üç bardak içilirse kalbe kuvvet verir. Zehiri yoktur rahatça içilebilir. Avrupada bir çok hazır ilâcın terkibine girmiştir. Halk meyve olarak da yemektedir.

Kalb kuvvetlendirici ve idrar söktürücü olarak incirin çiçeği % 5’lik olarak infüzyon şeklinde demlenerek içilir. Çok faydalıdır.
Özellikle 40 yaşını geçen şahıslar hiçbir şikayetleri olmasa da kalb yönünden belirli periyotlarla muayene edilmelidir. Damar sertliği tespit edilenler, anjina pektorisi olanlar devamlı olarak belirli ilâçları kullanmalı, sigara ve alkol almamalı ve riski artırıcı diğer faktörlerden uzak durmalıdırlar.