Devlet daha ne yapsındı?

Devlet daha ne yapsındı?

İnsan, iş yapmakta serbesttir

“Adamın bana olan öfkesi geçmemişti. Yine esti, gürledi. Ne izin veriyor ne tayini imzalıyordu?”   Bitlis Kavakbaşı Sağlık Ocağına vardığımızda bakımlı ve dolu olan lojmanda yakındaki karakolun komutanı astsubay arkadaşın oturduğunu öğrendim. Onun oturduğu yer en azından yıkılmaktan kurtulmuştu. Biz onların oturduğu lojmanın bitişiğindeki en az hasarlı lojmanın bir odasını az çok süpürüp temizleyip yerleştik. Ertesi sabah ilk işim Sağlık Ocağını kontrol oldu. Baktım kapı açık ama içeride kimse yok. Her tarafını dolaşıp dışarı çıktım. Yakındaki karakoldan komutan görmüş. Gelip bana “hoş geldin” dedi, tanıştık. O da yanlarına bir komşu geldiği için sevinmişti. Sağlık ocağının durumunu anlatınca şaşırdım: “Hiç personeli yok. Yazın pek hasta gelmez. İnsanlar işte güçte. Bir hizmetli var o da sabah gelir kapıyı açar kahveye gider akşam gelir kapatır. Tatil günü gelir bayrağı asar, pazartesi gelir bayrağı indirir, o kadar. Sizin de yapacak fazla bir işiniz olacağını sanmıyorum…” Tekrar sağlık ocağına dönüp her şeyi etraflıca incelemeye başladım. Devletimiz sağ olsun buraya çok güzel ve kocaman bir sağlık ocağı ve lojman yapmış. Sağlık ocağını bir sürü alet ve edevatla donatmıştı. Elektrik olmadığı hâlde gazla çalışan bir buzdolabı, kutularla ilaç ve haplar doluydu. Ancak ne yazık ki ilaçların ve hapların neredeyse son kullanım tarihleri dolmak üzereydi. İlk işim bunları vatandaşlara dağıtmak olmuştu. Aradan bir aya yakın bir zaman geçince, mevsim yaz idi. Ben hem tatilimi yapmak ve hem de tayin yaptırmak arzusuyla senelik iznimi almak için Bitlis’e yine Sağlık Müdürünün yanına gittim. Adamın bana olan kızgınlığı geçmemişti. Yine esti, gürledi. Ne izin veriyor ne tayin yazımı imzalıyordu? Ben çaresiz yine Vali Beyin yanına gidip durumu anlattım. Vali Bey baktı olmuyor yanıma kendi koruma polisini verdi. Beraber gönderdi: “Git söyle ona bu arkadaşımızın iznini versin” diye tembihledi. Biz beraber tekrar yanına vardığımızda ben içeri girmedim. Polis arkadaş yanına girdi ve “Vali Bey bu arkadaşın iznini versin, diye beni gönderdi” diye söyledi. Ama adam yine hiç aldırış etmedi: “Vermiyorum arkadaş, vermiyorum işte!” diye kestirip attı. Adam amiri Vali Beyi bile dinlemiyordu. Polis arkadaş döndü geriye gitti. Adam deli ya amirine bile resti çekmesi benim çok tuhafıma gitmişti. Ben çaresiz yine Kavakbaşı’na döndüm. Artık izinden de tayinden de ümidimi tamamen kesmiştim. DEVAMI YARIN