“Sizden tahliyemi kim istedi?”

“Sizden tahliyemi kim istedi?”

Tekrar dirileceğimize inanmayan zavallılar!

“Niçin doğru bulmuyorsunuz, benim gibi canavar ruhlu bir adamın tutuklu kalması değil asılması gerekir.”   Vali Bey bu konuşmayı yaparken enikonu heyecanlanmıştı ve çok üzgündü. Ben: “Vali Bey, dedim. Lütfen üzülmeyin. Sizden söz çıkmayacağını biliyorum. Ben yarın Serik adliyesini denetlemeye gideceğim. Onu cezaevinde ziyaret ettikten sonra hâkimle konuşup subayın bu özel durumu karşısında tahliyesini sağlarım. Siz merak etmeyin lütfen. Böyle bir asker ne tutuklanabilir ne de ceza verilebilir çünkü. Ancak savcının olsun hâkimin olsun onun özel durumunu bilmedikleri anlaşılıyor.” Vali Bey bu konuşmam karşısında çok rahatlamıştı. Teşekkür ederek bizi uğurlayıp makamına döndü. Ertesi gün Serik’e gidip denetime başlama telini çekerek kasaları da mühürledikten sonra doğruca ilçenin Doğu kıyısında bulunan cezaevine gittim. Usul gereği hükümlü ve tutukluları toplayıp konuşma işini sona bırakarak ilk iş, tutuklu o yüzbaşıyı getirmelerini istedim. Cezaevinin girişteki salonunda beklerken, yüzbaşıyı getirdiler. Uzun boylu, beyaz tenli ve sevimli yüzlü, 35 yaşlarında. Yanıma yaklaşınca kendimi “Adalet Başmüfettişi” olarak tanıttıktan sonra masanın yanındaki sandalyelerden birine oturmasını söyledim, oturdu. Önce; “Geçmiş olsun yüzbaşım” dedim. “Sağ ol komutanım” diye cevapladı. Başından geçirmiş olduğu operasyonun yara izi, saçlı derideki dikiş boşlukları belli oluyordu. “Nasılsın yüzbaşım, bir sıkıntın var mı” diye sorunca; “Niçin sordunuz beyefendi?” diye cevapladı sorumu. “Sizin tutuklu kalmanızı doğru bulmuyorum, Hâkimle konuşup tahliyeniz konusunda ricada bulunacağım.” Karşılıklı konuşmamızı sürdürdük: “Sizden tahliyemi kim istedi.” “Özel durumunuz ve bir gazi olarak tutuklu kalmanızı doğru bulmuyorum.” “Niçin doğru bulmuyorsunuz, benim gibi canavar ruhlu bir adamın tutuklu kalması değil asılması gerekir!” “Niçin böyle düşünüyorsunuz, anlayamadım?” “Tabii anlayamazsınız, zaten beni kimse anlamıyor ki siz anlıyasınız.” Durumunu aşağı yukarı tahmin ettiğim hâlde konuşmaları beni şoke etmişti. Tam bu sırada Baş Gardiyan yanıma yaklaştı: “Efendim, yüzbaşımın ağabeyi gelmiş, hem sizinle hem de kardeşi ile görüşmek istiyor” diyerek ekledi; “Acaba ayrı mı konuşalım, yoksa birlikte mi konuşalım?” diye de soruyor.  “Buyursun, mademki özel bir isteği yok getir yanımıza.” DEVAMI YARIN