Kahire’de yaşayan evliyadan Metbuli hazretleri, talebeleri ile bir yere giderken, yolda Kemalüddin adında bir çocuğun güvercinlerle oynadığını gördü. Bu çocuk nesep olarak Türk idi. Metbuli hazretleri geldi. Kuşlarıyla oynamakta olan Kemalüddin’e dönüp “Şeyhülislâm Kemalüddin’e merhaba!” diye seslendi. Talebeleri, o çocuğa latife/şaka yapıyor zannettiler. Çocuk, o an oyunu bıraktı. Ve ilim tahsîline başladı. Metbuli hazretlerinin talebelerinden çok yaşayanlar, o çocuğun ileride büyük “âlim” olduğunu, hatta “şeyhülislâm” olup ün saldığını ve “Şeyhülislâm Kemalüddin” olarak anıldığına şahit oldular. ● ● ● Bir zaman nasıl olduysa, o civarda koyun otlatan çobanlarla, Metbuli hazretlerinin talebeleri arasında bir “anlaşmazlık” oldu. Zaman ilerledi… Husumete döndü. Ve giderek büyüdü. Bunun üzerine çobanlar, Mısır’dan gelmekte olan İbrahim Metbuli hazretlerinin üzerine köpeklerini salıvermek suretiyle intikam almak istediler! Boyunları demir halkalı ve “çivili” olan on kadar “çoban köpeği”ni, bu zatın üzerine saldılar. Hayvanlar onu gördü. Birden munisleştiler. Sonra birden geri dönüp, kendi sahiplerinin üzerine saldırdılar ve onları yaralayıp kan revan içinde bıraktılar. Sonra Metbuli hazretlerinin yanına gelip, etrafında edeple oturdular…
Ondan intikam alacaklardı!
Ondan intikam alacaklardı!