“Telefonun var, acele gel!”

“Telefonun var, acele gel!”

Ne olur oğlumu kurtarın!

“Günlerim böyle geçip gidiyordu. Uğradığım haksızlık nedeniyle de çalışma şevki zaten kalmamıştı…”   Kaderime razı bir hâlde sabah gidiyorum sağlık ocağını açıyorum akşama kadar karakolda ve köy içinde vakit geçiriyor akşamleyin gelip kapıyı kapatıyorum… Günlerim böyle geçip gidiyordu. Uğradığım haksızlık nedeniyle de çalışma şevki zaten kalmamıştı… Aradan birkaç gün geçmişti biz karakol komutanı arkadaşla bahçede sohbet ederken Bitlis’ten bir askerî cip geldi. İçinden bir yüzbaşı ile bir kıdemli astsubay indi. Bizim astsubay arkadaş hemen fırladı ve onları asker selamıyla karşıladı. Karakoldaki bütün askerler de hemen hazırola geçtiler. Hava biraz sıcak olduğu için içeri girmeyip bizim oturduğumuz yere dışarıdaki çardağa oturdular. Ben de kendilerine “Hoş geldiniz” diyerek kendimi tanıttım. Hem çay içmeye hem de sohbete koyulduk. Söz döndü dolaştı benim tayinime geldi. Bu durum yüzbaşının ilgisini çekti. Zaten ikisi de eşimin tesadüfen hemşehrisi çıkmıştı. Hatta yüzbaşıyla aynı ilçedenlermiş. İkisi de çok üzüldü. Kalkıp giderlerken yüzbaşı bana döndü: “Aslan Bey tanıştığıma çok memnun oldum. Eşiniz hemşehrim hanımefendiye de selam söyleyin. Benim Sağlık Müdürüyle aram çok iyidir. Bitlis’e dönünce kendisiyle senin durumunu en kısa zamanda konuşacağım. Umarım bir faydası olur…” diyerek vedalaşıp gittiler. Ben yine de durumdan pek ümitli değildim. Bu deli adam amiri olan Valiyi bile dinlemiyor da bir subayı mı dinleyecekti?.. Yine her şeyi oluruna bırakmış, ümitsiz bir hâlde beklemeye başlamıştım. Aradan birkaç gün daha geçmişti. Yine karakolun bahçesinde oturmuş komutanla hem çay içiyor hem de sohbet ediyorduk. Birden postane tarafından bir çocuğun koşarak bize doğru geldiğini gördüm. Çocuk bize yaklaşıp uzaktan nefes nefese seslendi: “Aslan Amca seni postaneden çağırıyorlar. Telefonun var, acele gel!” Çocuk bunu söyleyip köye doğru koşarak kaybolup gitti. Ben “Hayırdır komutanım” dedim, “beni herhâlde daha uzak bir yere sürdüler” diye gülünce astsubay arkadaş; “Bak göreceksin yüzbaşım mutlaka onunla konuşmuştur” dedi. “İnşallah” diyerek hızlıca postaneye gittim. Yol boyu kafamdan bir sürü tahmin geçti. Fazla ümitli olamıyordum… Neyse postane fazla kalabalık değildi. Postacı arkadaş hemen bağladı. Bizim personel şefi arkadaş telefonda müjdeyi verdi: “Aslan Bey yarın erkenden buraya gel. Müdür Bey senin iznini verecek. Eğer istersen tayin yazını da imzalayacak…” DEVAMI YARIN