“Sen bu yazıyı okuyamıyorsun!..”

“Sen bu yazıyı okuyamıyorsun!..”

Namazı huşu ile kılmak için

“Hep beraber geriye baktık. İnancımızda, imanımızda, sevdamızda zerre miktar sapma olmamış çok şükür…”   O Ferit idi. İsmiyle müsemma idi. Ne demekti Ferit? Kıyas kabul etmez, ölçüsüz ve üstün… Yaklaşık yarım asır önce, bir sevdaya meftun olup Gördes topraklarında yola çıktığımızda, “ben de varım” demişti. Delikanlı demlerimizin heyecan ve coşkusuyla çıktığımız yolda o bizim sevdamızın Feridiydi… Yıllar hızla akıp geçti. Çilelerle, kahırlarla, hüzünlerle; bir yandan sevinçlerle, arzularla… Yaklaşık yarım asır sonra, hep beraber geriye baktık. İnancımızda, imanımızda, sevdamızda zerre miktar sapma olmamış çok şükür. Ne haykırmışsak, ne söylemişsek hep hakikat çıkmış. Bu nasıl bir sevdaydı? Belki Kehkeşanları yakalamak istiyorduk… Belki de yedi kandilli Süreyya’yı arıyorduk… Gördes toprağının mümbitliği, asaletinin kadimliği, bizim sevdamıza bambaşka bir renk vermişti. Öylesine bir araya gelmiş, birbirimizle öylesine bir olmuştuk ki… Anlatmak, yazıya geçirmek mümkün olmuyordu. Sadece yaşıyorduk. Yaşadıkça, tarihe miras bırakacağımız devasa bir eser inşa ediyorduk… Sevdamız birdi, kaygılarımız müşterekti, çilelerimiz aynıydı, sevinçlerimiz ortaktı. Hiçbirimiz “ben” olmadı. Hep biz olduk… Dostluk, arkadaşlık, yarenlikten öte ve kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir iş başarmıştık. Çocuklarımız oldu, torunlarımız oldu. Amma hepsi de o tarifsiz sevdanın vârisi oldu. Ferit!.. Sen bu yazıyı okuyamıyorsun. Gencecik yaşta yola çıkarken; dağ gibi yüreğinle “ben de varım” diyen üç beş kişiden biriydin. 15 yaşımda beni reis yaptınız. Ama sen de Ferit idin. İnancın kıyas kabul etmez, arzuların ölçülmezdi. Geçen yıl Necmi, bu sene Ferit. Ve hikâye hep aynı: Kalp!.. Yorulduk mu acaba? Bu kalpler bu sevdayı kaldırmıyor mu acaba? Ferit!.. Reis yazı başında, seni yazıyor. Ama sen bunu ilk defa okuyamıyorsun… Haber vermeden bırakıp gidiyorsunuz. Hâlbuki hiç böyle alışkanlıklarımız yoktu bizim. Yoksa yeni bir düzen mi tutuyorsunuz öbür tarafta. Acılarımızın, çilelerimizin, sevinçlerimizin hepsi güzeldi. Ya bu ayrılıklar? Onları hiç düşünmemiştik. Onları hiç hesaba katmamıştık. Ve şimdi senin için yazarken, tarifsiz bir acıyla tuşlara basıyorum. Ve tuşların üzerine gözyaşlarım damlıyor… Diyorum ki bu ayrılık acısının bu kadar şiddetli olacağını bilseydim, hiç bu sevdaya baş koyar mıydım? Dualarım seninle… Dualarım seninle, dualarım seninle…         Ahmet İnce-Gördes Gazetesi Yazı İşleri Müdürü